Eskişehirliyiz.biz Ana Sayfa Eskişehir Apart Yurt Rehberi  
Üye Ol Üye Giriş
Eskişehir Forum Tartışma Platformu
www.eskisehirliyiz.biz
Ana Sayfa      
 
Forum

>yeni konu aç<  |  forum ana sayfa -- > Genel -- > Politika

>Yanıtla<
>Cevap Yaz
Doğan Medyasının Çarpıttığı Din Haberlerine Örnekler
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:16  Doğan Medyasının Çarpıttığı Din Haberlerine Örnekler
Özellikle Doğan medyasının din düşmanlığına varacak derecede yaptığı haberlerin sistemli bir plan olarakmı yapıldığını merak ediyorum

Geçtiğimiz günlerd basının duayene isimi diye insanlara lanse edilen bir ismin cuma namazına giden öğrencilerle ilgili yaptığı haber ana haber bultenin de yer almış ve öğrenciler illegal bir sey yapıyormuş gibi gösterilmişti.

Bunun doğan medyasında örnekleri çok fazla. Namazdan. abdeste ve türban olaylarına kadar bir cok konuada yanlı, yalan yanlış bilgilerle insanların kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:17  Namaz Kılmak SUÇ MU UĞUR DÜNDAR?
İşte usta, dürüst (!) haberci Uğur DÜNDAR'ın haberi.
Müslüman bir ülkede Cuma namazına giden öğrencilerin ve öğretmenlerin terörist gibi gösterilmesine tepki gösterelim.
En azından bu tip haber programlarını kanalları izlemeyelim. Haberin devamında sınıfta içki alemi yapan öğrencilerin görüntüleri var.
Cumaz namazına giden çocukları gören Uğur Dündar, İçki içen çocuklar hakkında ne düşünüyor acaba



Haberi abartmak için çok uğraş verilmiş. Haber metnini okuyan adam haberi abartmak için elinden geleni yapmış. Öyle ki, sanki toplu halde suç işleniyormuş gibi "Halılar seriliyor... Takkeler takılıyor..." diyor. Videoya bir bakıyoruz takke takan 1 çocuk var sadece. Sonra malum camii çevresinde kameralı tipleri görsek böyle bir habere malzeme olacağımızı hepimiz anlardık. Dolayısıyla çocukların kimisinin çekinmesi ve görüntüye girmek istememesi doğaldır. Ayrıca bunu gizlice çeken ve rahatsız edici bir ortam meydana getiren "sözde gazeteci"lere tepki göstermek de oradaki vatandaşların haklarıdır. Uğur Dündar'ın bu şekildeki habercilik anlayışını kınıyorum ve bu tipteki haberlerin topluma zarar verdiğini ve yanlış anlamalara sebep olduğunu düşünüyorum.

UĞUR DÜNDAR!
Bu insanlar suç işlemedi. Bu insanlar ibadetlerini yerine getirdiler. Gidin bir daha çekin. Böylesine görüntüleri her yerde görebilirsiniz. Gelin benim yaşadığım yerde cuma günleri okul çıkışı çocukların nasıl sokaklara kadar taşan camiilerde namaz kıldıklarını görün. Siz bu tip haberler yaparak onların namazlarını ve itikadlarını bozamayacak, aksine onları daha şevkli ve istekli bir hale getirmiş olacaksınız.  
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:27  Cami Gibi Hastane
Hastane mescidi namaz kılmak için değil mi?
Trabzon'daki Fatih Devlet Hastanesi Başhekimi Atilla Yılmaz, “koridorda namaz” haberine tepki göstererek, “Mescit yıllardır var.. Resmi projesinde var zaten. Cuma günleri hasta yakınları da mescide gelince, cemaat koridora taştı. O koridor da zaten kullanılmıyor” derken, Trabzon il Sağlık Müdürü Şafak Bülbül de, “Burada namaz kılınması yeni bir şey değil. Mescit olduğu için vatandaşlar yanlarında getidikleri seccadeleri koridora sererek namaz kılmış. Bunun anormal bir yanı yok” diye konuştu.

 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:28  Abdest üzerinden yalan habere tepki
Komik “irtica” ihbarları, mescitten taşan cemaati “koridorda namaz” şeklinde sunan haberlere kadar uzanırken, namazın ön şartı olan abdesti de “dolaylı” olarak hedef alan bir kampanya başlatıldı. Din adamları “çarpıtma habere malzeme edildik” dediler. Ramazan ayı dolayısıyla halkın dini duyarlığı artarken, bazı medya kuruluşları da,”İrtica mevsimi”ni başlattı. Öğretmenler ve öğretim görevlileri hakkında medyaya gönderilen “komik” irtica ihbarlarının ardından, şimdi de cuma namazlarında mescit ve camilerden dışarı taşan cemaat ile namazın ön şartı olan abdest de “irtica” kapsamında polemik konusu yapılmaya başlandı.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında abdestin sağlığa yararları anlatılırken, “lenf sisteminin çalışmasını da olumlu etkilediği” yolundaki ifade, Milliyet gazetesi tarafandan “irtica/hurafe ders kitabına girdi” şeklinde verilirken, gazete, dün de din adamlarından aldığı “o konu tıp alanına girer, onlar söyleyebilir” görüşlerini, “Hurafeye din adamı tepkisi” başlığıyla okuyucularına yansıttı.
MALZEME YAPTILAR
Gazetenin görüş aldığı eski Diyanet İşleri Başkanlarından Tayyar Altıkulaç ve Prof. Said Yazıcıoğlu, görüşlerinin “abdesti hurafe gibi göstermeye çalışılan bir haber içinde malzeme olarak kullanıldığını” söylediler. Altıkulaç, sözlerinin abdestin hurafe gibi gösterilmek istenen bir haber içinde yer almasından duyduğu üzüntüyü dile getirirken, bunu, söz konusu “gazetenin basın ahlak ilkeleriyle bağdaştıramadığını” kaydetti. Altıkulaç, “Ben asla o başlıkta anlatılmak istendiği gibi bir tepkide bulunmadım. Tam aksine ders kitabında verilen bilgiyi nasıl değerlendirmemiz gerektiğini anlattım. Abdestin alyuvarlar ya da tansiyon üzerinde ne tür bir etki yapacağı ya da yapmayacağı konusunun tıp uzmanlarına sorulması gerektiğini, kitabı yazan ilahiyatçıların da bunu tıp uzmanlarıyla görüşerek yazmış olabileceklerini söyledim. Zaten haberin içerisindeki ifadelerimden de bunlar çıkmaktadır. Ancak konunun manşette sunuluş biçimini basın ilkeleriyle bağdaşır bulmadığımı söylemeliyim” dedi.
KİTAPTA TERSLİK YOK
Yazıcıoğlu da, ne kendisinin ne Altıkulaç'ın ne de Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun abdestle ilgili sözlerinin söz konusu gazetenin manşetindeki başlıkta ifade edilen tarzda olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti: “Elbetteki bilimsel bir takım yararları vardır ama Müslümanların bu yararlar için değil, Allah içi ibadet ettiklerini söyledim. Abdest alyuvarları artırır sözünü bilim söyleyebilir. Böyle bir bütünlük içinde okunduğunda ders kitabında da bir terslik yok.”
TIBBİ FAYDASI OLABİLİR
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da, önceki gün bir TV kanalında katıldığı programda, “Abdestin tıbbi bir faydası var mı?” sorusuna, şu cevabı verdi: “Olabilir, o pozitif bilimin konusu, pozitif bilim ne derse biz ona uyarız. Pozitif bilim hiçbir faydası yok derse de ben abdestimi alırım. Bu esas olarak bir ibadettir” dedi. Hastane mescidi namaz kılmak için değil mi?
Trabzon'daki Fatih Devlet Hastanesi Başhekimi Atilla Yılmaz, “koridorda namaz” haberine tepki göstererek, “Mescit yıllardır var.. Resmi projesinde var zaten. Cuma günleri hasta yakınları da mescide gelince, cemaat koridora taştı. O koridor da zaten kullanılmıyor” derken, Trabzon il Sağlık Müdürü Şafak Bülbül de, “Burada namaz kılınması yeni bir şey değil. Mescit olduğu için vatandaşlar yanlarında getidikleri seccadeleri koridora sererek namaz kılmış. Bunun anormal bir yanı yok” diye konuştu.
Alman doktorun ünlü kitabından alıntılandı
Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabında “Bunları Biliyor musunuz?” başlığı altında abdestle ilgili alıntı yapılan Alman Dr. Albert Schalle'nin “Die Kneippkur / Başarılı Tedaviler” adlı kitabında, şu tespitler yer alıyor: “Abdest alırken kullanılan su sayesinde kan dolaşımı hızlanır, alyuvar sayısı çoğalır. Solunum hareketlenir. Alınan oksijen miktarı artar. Sinirler sakinleşir, ferahlar, kalbin yükü hafifler, tansiyon normalleşir. Dışa atılan karbondioksit fazlalaşır. Vücut yıkanır ve toksinlerden temizlenmiş olur.Milli Eğitim Bakanlığı, abdeste dair ifadelerin, kitapları tüm dünyada halen satılmakta olan bir Alman doktorun görüşleri olduğunu vurgulayarak, ayrıca kitapta yer alan “abdest suyu” ifadesinin, “abdest için kullanılan su” anlamında olduğunu, haberde yer aldığı şekilde “abdest alındıktan sonraki atık su” olmadığını vurgulayan bir açıklamayla Milliyet'i yalanlamıştı.
ABDEST, LENF SİSTEMİNİ UYARIR
Kanser konusundaki araştırmalarıyla tanınan merhum Onkolog Dr. Haluk Nurbaki de, “Kur'an-ı Kerim'den Ayetler ve İlmi Gerçekler” adlı kitabında, şu ifadelere yer vermişti: “Vücutta biriken elektronlar atılır ve bunun verdiği gerginlikler yok edilir. Kan dolaşımı hızlanır, ihtiyarlama yavaşlar. Vücudun koruma sisteminin temeli olan lenf dolaşımı yükselir. Lenf sisteminin uyarılmasındaki en önemli merkez burnun arkası (Nazo farinx) ve bademciklerdır ki, abdest alırken bu iki nokta özellikle yıkanır. Boyun yanlarının uyarılması da lenf sistemine etkilidir.”



 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:29  Ramazan’da alkol dayağı’ haberleri yalan çıktı
Bazı gezetelerde dün 'Ramazan'da alkol dayağı... Ramazan'da içki dayağı' başlıklarıyla verilen haberlerin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. 'Sahur vakti içki içtikleri için dayak yedikleri' belirtilen gençlerin, aslında bara birlikte geldikleri arkadaşları tarafından dövüldükleri polis soruşturmasıyla anlaşıldı. Böylece, medya, sezonun ilk 'oruç dayağı haberinden' eli boş döndü. Söz konusu gazete haberlerinde, 'iki gencin Ramazan'ın ilk günü sahur vakti alkol aldıkları gerekçesiyle Ankara'nın göbeğinde tekme tokat dövüldükleri' iddiası yer almıştı. Ayrıca, yerde yatan biri bayan diğeri erkek iki arkadaşın fotoğraflarına yer verilmişti. Ancak olayın aslının böyle olmadığı ortaya çıktı. Buna göre, sadece kavga olayı doğruydu. Kavganın taraflarını da içeren ayrıntılar ise gerçeği yapsıtmıyordu. Her şey, Çankaya Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin tahkikatı sonrası bir kaç saat içinde gün ışığına çıktı. Emniyet bilgilerine göre, Ankara'da barların ve kulüplerin yoğun olarak yer aldığı Konur Sokak'ta bir bara gelen 6 kişilik grup gece geç saatlere kadar eğlendi. Aşırı alkol alan gençler bir süre sonra hem kulübü karıştırdılar hemde ilk belirlemelere göre hesap yüzünden birbirleriyle tartışmaya başladılar. Gençler ardından kendi aralarındaki sorunu sokağa taşıdılar. Kulüp sahipleri tarafından dışarı çıkarılan gençler sokak ortasında birbirleriye çevreyi rahatsız edecek şekilde tartışmaya başladılar. Tartışmanın alevlenmesiyle tekme tokat kavga etmeye başlayan grup ardından ikiye bölündü. 4 erkek, biri kız iki gence vurmaya başladı. İki genç alkolün de etkisiyle oldukları yere yığıldılar. Haberlerde fotoğrafları yer alan iki genç diğer arkadaşlarından ilk belirlemelere göre hesap yüzünden dayak yediler. Ardından bir evin bahçesine girerek kurtuldular. Kavganın maydana geldiği sokakta özel bir işyerinde gece nöbetinde bulunan özel güvenlik görevlisi Şeref S. olayla ilgili gördüklerini polise anlattı. İfadesinde olayın her anını gördüğünü aktaran Şeref S.'nin anlattıklarına göre 6 kişi aynı anda bardan birbirlerine bağırarak çıktı ve bir süre sonra 4 kişi, biri kız diğeri erkek iki kişiyi karşılarına alarak tartışmaya başladı. Birbirlerini küfürler etmeye başlayan iki grup ardından kavga etmeye başladı. Vatandaşların bağırması üzerine diğer 4 kişi arkadaşlarını bırakarak kaçtı. Dayak yiyen gençlerin, olayla ilgili olarak kimseden şikayetçi olmamaları da dikkat çekti.

 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:30  Cumhuriyet’in manşet haberi yalan çıktı
Cumhuriyet Gazetesi'nin dün “Nurcu Referans Kazandırdı” başlığı ile manşetten verdiği haberin yalan olduğu ortaya çıktı. MEB'den yapılan açıklamada, “Açık İlköğretim ve Açık Lise ders kitaplarının öğrencilere ulaştırılması ile ilgili tüm dağıtım posta işletmeleri PTT aracılığı ile yapılmaktadır. Sürat Kargo ve Lojistik'in bu ihaleye katılması söz konusu dahi değildir. Çünkü herhangi bir ihale yapılmamıştır. Ücretsiz ders kitabı dağıtım ihalelerinin, Sürat Kargo ve Lojistik'e ihalelerin verildiği bilgisi kesinlikle yalandır, söz konusu firma ihaleye bile katılmamıştır. Haberde geçenler yalan ve MEB'i yıpratmaya yönelik kirli tezgahtır” denildi. (YeniŞafak:23.10.2006 )

 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:31  BBC’nin haberi tersten okununca
'Zemzem suyunda kanserojen madde' başlığıyla 5 Ekim'de Milliyet'te yer alan haberdeki 'çeviri hatası' Milliyet okurlarının gözünden kaçmadı. Dış Haberler Servisi, BBC kaynaklı haber çevirisinde yanlışlık yapıldığını kabul ediyor


Milliyet'in 5 Ekim tarihli sayısında, BBC kaynaklı bir haber "Zemzem suyunda kanserojen madde" başlığıyla yer aldı.
Dış Haberler Servisi tarafından çevirisi yapılarak kullanılan haberde, Müslümanlar tarafından özellikle ramazanda rağbet edilen zemzem suyunda, "normalde olması gereken arsenik miktarının üç kat fazla bulunduğu" tespiti yer alıyordu.
Londra'daki Westminster Belediyesi zemzem suyunun ithalatını yasaklamıştı. Mekke'ye giden hacılar tarafından getirilen ya da şişelerle Suudi Arabistan'dan ithal edilen zemzem suyunda özellikle çocuklar üzerinde olumsuz etkileri olan nitrik asit tuzu miktarının da yasal sınırlardan iki kat fazla olduğu öne sürülüyordu.

İddia ve yasak
Bazı okurlarımız haberde 'çeviri hatası' yapıldığı gerekçesiyle, Milliyet Dış Haberler Servisi'ni uyardılar.
Sayın Yusuf Erkul'un itirazı şöyle:
"BBC'den çevirdiğiniz haberin orijinalinde, içinde kanserojen madde bulunan su 'zemzem suyu' olarak değil, 'Mekke'den geldiği iddia edilen zemzem suyu' olarak geçmektedir. Westminster Belediyesi'nin zemzem suyunun ithalatını bu nedenle yasakladığı bilgisi de doğru değil. Haberin orijinalinde zaten yasak olduğu belirtiliyor."

Yasaklanan su başka
Murat Başaran adlı okurumuz da yasağın bu olayla ilgisinin bulunmadığını, 20 Ekim 2005 tarihinde bir şirketin zemzem suyu olduğu iddiasıyla getirdiği suyun ticaretini yaptığını, İngiltere'de yaşayan İslam toplumunun "sahtecilik yapıldığı" gerekçesiyle yaptığı başvuru sonucu bu yasaklama kararının alındığını hatırlatıyor.
Okur şikâyetleri üzerine Ombudsman'a gönderdiği notta Dış Haberler Servisimiz hatayı kabul etti.
Açıklamaları şöyle:

'Çeviri hatası yapıldı'
"BBC'den alınan haberin orijinalinde, içinde kanserojen madde bulunan su için 'zemzem suyu' değil, 'Mekke'den geldiği iddia edilen zemzem suyu' denilmiştir. Ayrıca Westminster Belediyesi'nin 'zemzem suyunun ithalatı zaten yasaktır' ibaresi 'Londra'daki Westminster Belediyesi'nin zemzem suyunun ithalatını yasakladığı' şeklinde çevrilerek çeviride bir anlam hatası olmasına yol açmıştır. Okurlarımızdan özür dileriz." ( Milliyet 17 Ekim 2006)

YAA ..TABİİİ ÇEVİRİ HATASI ...

 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:32  CHP’li vekili irtica çarptı!
CHP milletvekili Halil Tiryaki, elektrik trafolarının üzerlerine manzara resimleri yapıldığını farketmeyince, müthiş bir irtica takibi başlattı. Her yüz metrede bir mescid açıldığı hissine kapılan vekil, kendine yakın iki gazeteciyi de alarak, 'irtica avı'na çıktı. Ve bakın neler yaşandı... CHP Kırıkkale Milletvekili Halil Tiryaki'nin ağalığı biliniyor da, dedektifliğini bilen yoktu. Tiryaki'nin bu yeteneği kendini ilk olarak Kırıkkale'deki düğünlerde gösterdi. Kırıkkale'de davul-zurnanın susturulduğunu, artık ilahili, Kur'an'lı düğünler yapıldığını belirtip,”davul zurna alıp bu düğünleri basacağını “ilan etmişti. Düğünleri basmadı hatta gelen tepkiler üzerine, “Bu devirde ev basmak olur mu. Tespit ettireceğim” demek durumunda kaldı ama dedektiflik bir kere kanına işlemişti Halil Ağa'nın. Ankara'da da boş durmadı. Bu kez konu hem daha farklı, hem de konjonktüre tam uygundu...
ÇOK ÖNEMLİ HABERİM VAR Ankara'dan Kırıkkale'ye giderken, Mamak yolu üzerinde ya da parkların için de küçük küçük yapıların belirdiğini fark etti. Her gidiş gelişinde yol kenarındaki kulübeciklerin sayısı artıyor, giderken yarısı boyanmış olarak gördüğü yapının, dönüşte camının çerçevesinin de ortaya çıktığını fark ediyordu. Samimiyetine güvendiği birkaç gazeteci ile konuştu. Onlara da, sadece “Çok önemli bir haber var” demekten öte bir bilgi vermedi. Yanlarında foto muhabirinin bulunmasını şart koştu. İyi bir haber yakalamanın heyecanı ile muhabirler, “tamam” dediler. Her şey tamamdı. Sadece Tiryaki'den gelecek telefonu bekliyorlardı.
İŞTE ARKADAŞLAR BU BİNA Çok geçmedi Halil bey aradı. Kızılay'da bir buluşma noktası tespit edip, belirlenen saatte buluştular. Milletvekilinin aracı önde, onlar arkada habere doğru sürmeye başladılar. Kızılay'dan çıkıp Aydınlık Kavşağından dönüp, Samsun Yolu'ndan Mamak'a yöneldiler. Telekomu az geçmişlerdi ki, Halil Tiryaki bir parkın önünde durdu. Eliyle küçük bir yapıyı işaret etti. Foto muhabirleri şakır şakır fotoğraf çekerken, muhabirler hala ne olduğunu anlamamışlardı. Yeterli görüntünün alındığına kanaat getirince Halil Ağa,”beni takip edin” dedi. İkinci bir hedefe yöneldiler. Kısa bir müddet gitti .leri ikinci mekanda da, yine bir öncesinin tıpkısı küçük bir kulübe vardı. Bir önceki kulübe gibi sadece boyanmamış, üzerine doğa resimleri yapılmıştı. Foto muhabirleri bir yandan gösterilen yerin resimlerini çekerken, Halil Tiryaki ile muhabirler de, konuşmaya başladı. Tiryaki,”AK Partili belediyeler irticaya hizmet ediyor” dedi.
AMA EFENDİM BURASI...
Resmi çekilen kulübeler ile irticanın ne ilgisi vardı? Gazetecilere göre ilgisi yoktu ama CHP'li vekile göre AK Parti tam suçüstü yakalanmıştı. Çünkü resmi çekilen yerler mesciddi ve AK Partili belediyeler başta parklar olmak üzere buldukları her yere mescid yapıyorlardı. Ancak ufak bir sorun vardı. Foto muhabirlerinden biri,”Ama efendim” dedi. “Bunlar mescid değil ki?” CHP'li vekil,”ne demek mescit değil” dercesine yüzüne baktı. İçlerinden biri,” Bunlar elektrik trafosu” dedi. Tiryaki, “Böyle trafo olur mu ” diye itiraz etti. Trafo dediğin kirli, paslı olur. Üzerinde ilan ve duvar yazısı bulunur. Gazetecilere inanmadı ama içine de bir kurt düştü. En iyi gidip bizzat kontrol etmekti.
SECCADELER NEREDE?
Tiryaki önce kapı kolunu tutup çekti, o sırada kapıyı açtığı gibi içeride seccadelerin bulunduğu mescidi bulacağından emindi. Ancak kapı açılmadı. Kolu zorladı, bir türlü açamayınca, onun da içine bir kuşku düştü. Uyarıyı yapan foto muhabiri, “Bakın efendim burası elektrik trafosu. O kapı açılmaz” diye üsteledi. Kulübenin sağına soluna baktılar, ortada mescide benzer bir şey yoktu. CHP'li vekil ancak trafonun üzerindeki kuru kafa işaretini görünce ikna oldu.
KİMSEYE ANLATILMASIN
Tiryaki, uzun yıllardır tanıdığı ve samimiyetine güvendiği gazetecilere,”Kusura bakmayın” dedi. Ancak gazeteciler sıkı dostuydu. Orada, bu olaydan kimseye söz edilmemesi konusunda karar alındı. O gün, bugündür kimseye söz edilmedi. Böylece yapılan değil, yapılamayan bir haberin öyküsü ortaya çıktı. Yeni şafak 17.10.2006  
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:33  300 yıllık tarihi camiye, utanmadan ‘gazino’ dediler!
Vakit, kartel gazetelerinin cami hazımsızlığını bir defa daha gözler önüne seriyor. Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Vatan gazeteleri, “namaz” kılınan mekânı okuyucularına “gazino” diye tanıtarak, tarihine ne kadar yabancı olduklarını ortaya koydu. 18.12.2006



İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, 16. yüzyılda Kovacızade Şeyh Mehmet Efendi tarafından yaptırılan ve 1909’da yanan Kovacı Camii’nin arazisi üzerinde bulanan Gar Müzikhol isimli eğlence merkezini kaldırıp, aslına uygun olarak Kovacı Camii’nin inşaa edileceğini açıklaması, “Gar Gazinosu yerine cami”, “Gar Gazinosu cami olacak” ve “Tarihi Gar Gazinosu cami oluyor” başlıklarıya eleştirildi.

KARTEL, CAMİ İŞGALCİLERİNİ KORUYOR!..

Kartel gazetelerinin, İstanbul’da ecdad yadigari tarihi camilerinden Kovacı Camii’nin, Gar Müzikhol tarafından işgal edilmesi yerine, işgalci gazino sahiplerini koruması ve tarihi camileri aslına döndürmek için çalışma başlatılmasını eleştirmesi dikkat çekici bulunuyor.

KOVACI CAMİİ’NİN TARİHÇESİ...

Gazetemiz, Kovacı Camii’nin tarihçesini ve haritasına ulaştı. Devlet kayıtlarında, gazino olarak kullanılan yerin cami olduğunu açıkça görülüyor.

Kovacı Cami (Koğacızade Camii), Fatih ilçesi sınırları içerisinde Aksaray, Murad Paşa ve Pertevniyal Vâlide Sultan Camii yakınlarında, günümüzdeki 850 ada 18, 23, 61, 47 ve 64 parsellerinin kesişme noktasında yer almaktaydı.

Cami Sofular Şeyh Süleyman Ekmeleddin Halvetî Tekkesi’nin üçüncü postnişîni Koğacızâde Eş-Şeyh Mehmed Efendi tarafından yaptırılmıştır. Camii bânîsi Şeyh Mehmed Efendi’nin mezarı halen Şeyh Ekmel Tekkesi’nin haziresinde bulunmaktadır. Kovacızade Şeyh Mehmet Efendi, 1617 tarihinde vefat etti.

KOVACILAR MAHALLESİ DE BULUNUYOR...

Kovacı Camii ile ilgili Ayvansarâyî, Hadîkatu’l-Cevâmi’de, söz konusu caminin yanında Kovacılar mahallesinin bulunduğu bildiriliyor ve şu bilgiler veriliyor:

“Koğacı Mescidi Der Kurb-ı Câmi-i Murad Paşa Bânîsi Koğacızâde Şeyh Mehmed Efendidir ki, Sofular Camii mukâbilinde vâkî Ekmel Tekyesi şeyhidir. Musiki vesâir fende kemâli vardır. Kibâr-ı halvetiyedendir. Mübeşşiru’l-Cenne 1026 tarîhinde rıhlet ve tekyesinde defîn-i türbet olmuşdur. Mahallesi vardır.” (Ayvansarâyî, Hadîka, 1281:1/159; Galtekin Yayını, 2001: 217)

CAMİ ARAZİSİNDE EĞLENCE MERKEZİ BULUNUYOR!

Cami 1909’daki Aksaray yangınında yanmış olup, yeri hâlî kalmakla zaman içerisinde yerine binalar yapılmıştır. (Öz Tahsin, 1997:1/93; Öneş, 1998: 391; Tabibzade, 1995:22; Fatih Camileri, 1991:155) Uzun yıllar harabe halinde kaldı. Arsası parka gitti. Günümüzde cami arazisi üzerinde Gar Müzikhol isimli eğlence merkezi bulunuyor.

İŞTE O KAYNAKLAR

Gar Müzikholü’nün yerinde Kovacı Camii’nin olduğu şu kaynaklarda yer alıyor:

1- Ayvansarâyî, Hafız Hüseyin,1281. Hadîkatu’l-Cevâmi, Cilt.1-2, Matbaa-i Amire, İstanbul

2- Fatih Camileri, 1991, Türkiye Diyanet Vakfı Fatih Şubesi Yayınları, İstanbul

3- Öneş, Ethem Ruhi, 1998. Mabedler Şehri İstanbul’un Tarihi Mescid Ve Camileri

4- Öz, Tahsin, 1997. İstanbul Camileri, Cilt.1-2, 3. Baskı, TTK. Yayınları, Ankara

5- Tâbibzâde, Mehmed Şükrî, 1995. Mecmuâ-i Tekâya, Edited By Turgut Kut, Harvard University Pres.



 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:34  Gazetecilik değil AHLAKSIZLIK
Hürriyet, "tesettür"le hiç alâkası olmayan bir olayı "tesettür faciası" şeklinde sunarak bir ahlâksızlığa imza attı... Vakit ise, olayın bütün taraflarıyla görüştü: İşte şimdi "yalan ve iftira"ları gözler önüne serip, hastane gerçeğini bütün çıplaklığı ile açıklıyoruz 18.12.2006



Hürriyet gazetesi dünkü manşetinde ‘Tesettür faciası’ ifadesini kullandı ve sadece Opr. Dr. Celal Tütüncü’nün ifadelerine başvurarak Konya Numune Hastanesi’ndeki tesettürlü radyoloji uzmanlarının, testislerinden rahatsız olan 16 yaşındaki bir erkek hastanın ultrasonunu çekmediklerini ve hastanın bu yüzden bir testisini kaybettiğini iddia etti. Hürriyet gazetesi, böylesine korkunç bir iddiayı tek kişinin asılsız beyanlarına dayandırarak manşete çekerken; Vakit, olayı bütün taraflarıyla görüşerek aydınlatıyor ve sorumlu gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğini bir defa daha gözler önüne seriyor.

Olayı aydınlatmak için iddia sahibi Opr. Dr. Celal Tütüncü, Konya Numune Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıççı, Doğumevi Hastanesi Başhekimi Dr. Adnan Tekin, 16 yaşındaki hasta A.G, hasta A.G’nin yakınları, Konya-Karaman Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ömer Karahan, ayrıca isimlerini mahfuz tuttuğumuz Numune Hastanesi’nin uzman doktorları ve Sağlık İl Müdürlüğü yetkilileri ile görüştük. Ve sonunda, olayın bütün yönlerini hiçbir şüpheye ve boşluğa yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarttık.

DÜPEDÜZ YALAN!..

“Ben gerekli açıklamayı raporlarımda yaptım. İki bayan radyolog ultrason çekmemekte ısrar ettikleri için hasta mağdur oldu” açıklamasını yapan iddia sahibi Opr. Dr. Celal Tütüncü, “Bu işin tesettürle ilgisi var mı?” şeklindeki sorumuza karşılık olarak, “Evet, doğrudur” ifadesini kullandı. Bunun üzerine, Numune Hastanesi Başhekimliği ile temasa geçtik. Hastane Başhekimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıççı’dan hem yazılı hem de sözlü olarak, olayın safahatına ilişkin bilgileri aldık. İşte Başhekim’in konuya ilişkin "yazılı açıklama"sı:

"Hürriyet gazetesinde 17.12.2006 günü yayınlanan ‘Testis diye çekmediler’ başlıklı haber, tarafımızdan incelenmiştir. Yapılan araştırmada, haberde iddia edildiği türden kesinlikle türbanla ilgili bir durum söz konusu olmadığı gibi, bayan radyoloji uzmanları ile ilgili bir sorun da bulunmamaktadır.

01.01.1991 doğumlu Ali Faruk Gündoğdu isimli hasta 13.11.2006 günü saat 14.20’de Konya Numune Hastanesi Üroloji Polikliniği'ne müracaat etmiştir. Üroloji Uzmanı Dr. İskender Nesimoğlu tarafından muayenesi yapılmış, ‘testis iltihabı’ teşhisi konmuş ve gerekli tedavisi kendisine verilmiştir.

Aynı gün hasta, 17.19’da Üroloji Uzmanı Dr. Celal Tütüncü tarafından ‘Üriner sistemin diğer bozuklukları’ ön tanısıyla, dışarıdan hastaneye yatışı yapılmıştır. Saat 18.17’de hastaya Skrotal Ultrason tetkiki istenmiştir.

Ülkemizde mevcut mevzuata göre radyoloji uzmanları günde 5 saat çalıştıkları için, gün içerisinde bir grup 08.00-13.00, diğer grupsa 13.00-18.00 saatleri arasında görev yapmaktadır. Daha sonrası vakalar için icapçı uzman hekimler, acil durumlar için hastaneye çağırılmaktadır. Acil olmayan vakalar ise ertesi gün mesai içerisinde değerlendirilmektedir. Mesai içindeki acil durumlarda ise, hastanın hemen gerekli tetkikleri yapılmaktadır.

BÖYLE BİR DAVET YOK

Hastane kayıtlarında, Ali Faruk Gündoğdu için saat 18.17’de ultrason istenmiştir. Bu durumda yapılması gereken; ‘acil’ kaydı mevcutsa, o günkü icapçı uzman hekimin, hastaneye hastayı muayene eden hekim tarafından davet edilmesidir. Yapılan araştırmada, hastanın hekimi tarafından böyle bir arama daveti yapılmadığı tespit edilmiştir.

Hastaneden yapılan icapçı hekim aramaları, herhangi bir sorun yaşanmaması için, kayıt altına alınmaktadır. Yine hastanemiz tam otomasyon sisteminde olup, hastalarla ilgili yapılan tüm işlemler kayıt altına tam zamanında alınmaktadır. Zaman ile ilgili kayıtlara, sistem herhangi bir müdahaleye izin vermemektedir.

Ayrıca 13 Kasım 2006 akşamı icapçı Radyoloji Uzmanı Dr. Levent Kaya olup, bayan hekim, o gün nöbetçi değildir. Yine hastanemizde 10 Radyoloji Uzmanı görev yapmakta olup, bunlardan 4’ü bayandır. Yani mesai saatinde bayanın ultrason çekmemesi gibi bir durum yaşansa bile, erkek uzmanlarca bu yerine getirilirdi. Böyle hasta ayırımına gitmek gibi bir durum hastanemizde kesinlikle yaşanmamış olup, tıp eğitimi almış hekimlerimizin de cinsiyet ayırımcılığına gitmesi gibi bir durum kesinlikle bundan sonra da yaşanamaz.

Hasta Ali Faruk Gündoğdu’nun gerekli tetkiki 14.11.2006 günü gerçekleştirilmiş olup, sonucuna göre duruma uygun, gereken tıbbi girişimler ilgili Üroloji Uzmanı Dr. Celal Tütüncü tarafından gerçekleştirilmiştir."

SÖZLÜ AÇIKLAMA: KORKUNÇ İFTİRA!..

Bu, Başhekim’in yazılı açıklamasıydı... Sarıbabıççı’nın sözlü açıklaması ise şöyle oldu:

“Ortada korkunç bir iftira var. Bu, hastanemize yapılmış bir iftiradır. Olayın bayan doktorlarımızla ya da başörtüsüyle uzaktan yakından alakası yok. Kayıtlarımıza göre hasta saat 18.17'de gelmiş. Bir bayan uzmanımızın, testisten dolayı ultrasonu yapmadığını iddia ediyorlar. Oysa kayıtlar ortada.

Radyoloji Uzmanı Dr. Ayşe Yüce Aktaş, sadece 2006 yılında 4 ayrı kişiye aynı işlemi yapmış. Yine testis söz konusu. Sayın Dr. Aktaş, 2 Mart, 12 Nisan, 7 Ağustos ve 7 Ekim 2006 tarihlerinde 4 ayrı hastaya bu işlemi yapıyor. Eğer böyle bir tavrı olsaydı, onların ultrasonlarını da reddederdi.”

KENDİ HATASINI BAŞKASINA YÜKLEMEK İÇİN

Konuyu, Hürriyet’le birlikte tesettüre yıkmak isteyen Celal Tütüncü’nün, hastanın testisini kaybetmesine ilişkin sorumluluğuna dikkat çeken Başhekim Sarıbabıççı, şunları söyledi:

“Doktorun, acil durumlarda, yüzde yüz teşhisi veren ‘renkli doppler’ istemesi lazımdı. Oysa bunu yapmamış. Skrotal ultrason için göndermiş. Bu, durumu acil olmayan vakalar için istenir. Arkadaşlar da, 18.17’de yani mesai saatinin bitiminde gerçekleşen başvuru için, durum acil olarak bildirilmediğinden ertesi güne bırakmışlar. Ertesi gün de ultrason işleminin yapılmadığı doğru değil. Saat 14.00’te bu işlem tamamlanmış. Ortada, sayın Tütüncü’nün ihmalleri var. Birincisi acil olarak sevk etmemek, ikincisi yanlış teşhis vasıtasına başvurmak. Bu hatalarından kaynaklanan yükü başkasına havale etmek için mi yapmış, bu nokta üzerinde duruluyor.”

DR. TEKİN: “HEKİMLİK KUSURU!..”

Doğumevi Hastanesi Başhekimi Dr. Adnan Tekin de, kadın uzmanın tesettüründen dolayı testis ultrasonuna yanaşmadığı yönündeki iddianın hiçbir dayanağının bulunmadığını, ortada korkunç doktor ihmalleri bulunduğunu ve Celal Tütüncü’nün bu ihmalin faili olduğunu söyledi. Dr. Tekin’in açıklaması şöyle: “Bir hastanın testisinde arıza varsa, renkli doppler istenmesi gerekir. İşi tesettüre bağlamak isteyen doktor bunu istememiş. Bu, korkunç bir hatadır. Testisin damarsal arızalarında, yüzde yüzlük teşhisi, renkli doppler belirler. İkinci olarak da, bu vakalar, bekletilmez. Gece de olsa gündüz de olsa, icapçı doktor çağrılmalıdır. Ertesi güne kesinlikle bırakılamaz. O gün Doktor Levent Bey icapçı hekim olarak çağrılmalıydı. Bu yapılmamış. Maalesef kendisi o anda işini iyi yapmadığı için, bu ihmalleri göstermiş. Tesettür ile ne alâkası var?..”

MAĞDUR GENÇ KONUŞUYOR

Doktor ihmalinden dolayı testislerinden birini kaybeden 16 yaşındaki hasta Ali Faruk G de, Vakit’e açıklamalarda bulundu. Meselenin başörtüsüyle alâkalı olmadığını tekrar tekrar ifade eden A.G, “Uzun süre bekledik. Kimin kusurlu olduğunu bilmiyorum. Ultrasonda bulunan bayan başörtülü değildi. Erkek doktorlar da vardı. Başörtüsü meselesi nereden çıktı, başörtülü olduğu için benimle ilgilenmediği nereden çıktı, bilmiyorum. Ben kimseye böyle bir şey söylemedim. Böyle bir şey de yok zaten” dedi.

TABİP ODASI BAŞKANI:

YIKARIM ÖYLE HASTANEYİ!..

Konya Karaman Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Ömer Karahan da, Hürriyet gazetesinin haberinin büyük bir skandal olduğunu söyledi. Hürriyet’in hiçbir araştırma yapmadan, hastaneyi, tıp camiasını hedef aldığını belirten Karahan, ihmalini, tesettür konusunu istismar ederek kapatmak isteyen Dr. Tütüncü’ye de tepki gösterdi: “Maksat, bir kaşık suda fırtına kopartmak. Ben o doktor arkadaşımızın böyle bir yola başvurabileceğine ihtimal vermezdim. Ama yaptı maalesef. Konuyu araştırdım. Asla böyle tesettür hassasiyetinden dolayı testis ultrasonu almamak diye bir şey yok. Bu olabilir mi, bunun olduğu hastaneyi ben yıkarım arkadaş. Bir doktor hasta ve organ ayırt edebilir mi?.. Asla olmadı ve olmayacak böyle bir şey. Bu nasıl olur, bu hanım doktorlarımız zaten ihtisas alırken her cins hastaya ve organa bakıyorlar. Bu ülkede bir kısım insanları yalan haberlerle hedef alıyorlar. Başörtüsü meselesinin üzerine böylece gidiyorlar. Tesettürlünün hastayı reddettiği yalan, yalan, yalan. Korkunç yalan!..”

HASTANE DOKTORLARI NE DİYOR?..Korkunç iftiraya, Numune Hastanesi’nin ismi mahfuz uzman doktorları da tepki gösterdi. Arkadaşlarının daha önce çeşitli defalar testis ultrasonu çektiklerini belirten uzmanlar, “Bugüne kadar böyle bir olay meydana gelmiş mi?.. Ortada bir iftira var, arkadaşlarımız dava açacaklar. Olan, iftiraya zemin hazırlayan Dr. Tütüncü’ye olacak. Bu, sadece arkadaşlarımıza değil, tıp camiasına atılmış korkunç bir iftiradır, gerekli kanuni başvurular yapılacak” dediler.






 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:35   ’O gün kadın değil, bir erkek hekim nöbetteydi’
Konya Numune Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıçcı, kadın radyoloji uzmanının erkek bir hastanın testisinin ultrasonunu çekmediği iddialarının doğru olmadığını söyledi.

Ali Faruk G.'nin (17) 13 Kasım'da testisindeki şişme üzerine hastaneye başvurduğu, fakat testislerinin ultrasonunun radyoloji uzmanının bayan olması nedeniyle çekilmediği ve hastanın bir testisini kaybettiği iddiası sebebiyle Başhekim Sarıbabıçcı yazılı bir açıklama yaptı. Sarıbabıçcı, "Bir gazetedeki haberde iddia edildiği üzere türbanla ilgili bir durum söz konusu olmadığı gibi, bayan radyoloji uzmanları ile ilgili bir sorun da bulunmamaktadır." dedi. 13 Kasım akşamı bir kadın hekimin değil, icapçı radyoloji uzmanı Dr. Levent Kaya'nın nöbetçi olduğunu kaydeden Sarıbabıçcı, "Hasta ayrımına gitmek gibi bir durum kesinlikle yaşanmamış olup, tıp eğitimi almış hekimlerimizin ise cinsiyet ayrımcılığına gitmeleri gibi bir durum da yaşanamaz." ifadelerini kullandı. ( Zaman :18/12/2006 )



 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:37  Yogun Bakım Ünitesi Yokki!
Yogun baıkda haremlik selamlık diye haber yapıyorlar ama ortada yoğun bakım yok



 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:38  Yimpaş’ın parası Nakşilere gitti
Boris Kalnoky imzasıyla yayınladığı haberinde Yimpaş'ı mercek altına alan Alman gazetesi Die Welt, Avrupa'daki Türklerden toplanan paraların Avustralya üzerinden Türkiye'deki Nakşibendilere gittiğini öne sürdü. Kalnoky'ye göre para transferleriyle gençliği etkilemek ve politikada etkin olmak amaçlanıyor... ( Hürriyet :27 Ekim 2006 )


TEKZİP


Hürriyet Gazetesi’nin 29 Ekim 2006 tarihli nüshasının 24. sayfasında "% 40 özel hesaba" başlıklı 8 sütuna manşet haberin altında "İşte şeyhe giden 1 milyonun dekontu" başlıklı haberde, "Hürriyet, Yimpaş’ın Avrupalı Türklerden topladığı paraları Avustralya üzerinden Nakşibendilere aktardı" şeklindeki iddiasının belgesi olan banka dekontunu ortaya çıkardı. Bu banka dekontuyla, Yimpaş’ın Avustralya’da kurduğu Yimpaş Co Limited Şirketi’nden 1 milyon Avustralya Doları’nın 17 Aralık 2001’de Nakşibendi tarikatı lideri Muharrem N.Coşan’ın Lloyds TSB Bank’taki hesabına gönderdiği görülüyor" şeklinde yer alan ifadelerin tamamı gerçeğe aykırıdır.

Her şeyden önce şunu belirtmek isteriz ki, müvekkilim Muharrem Nureddin Coşan’ın, yurtdışından para toplanması, aktarılması vb. işlerle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi olmadığı gibi, bu tür işlerin içinde olanlarla herhangi bir bağlantısı da sözkonusu değildir. Sözkonusu haberde, belge olarak yayımlanan dekont, Yimpaş Australia Co. Ltd.’nin müvekkilimin sahibi olduğu ve merkezi Avustralya’da bulunan Server Holdings Australia Pty Ltd. isimli şirketten 23.07.2001 tarihinde aldığı, 1 milyon Avustralya Doları tutarındaki borcun geri ödenmesi ile ilgili dekonttur. İki şirket arasındaki ilişki tamamen resmi ve kayıtlara dayanmaktadır. Müvekkilime bunun dışında ödenen herhangi bir miktar kesinlikle sözkonusu değildir. Haberiniz gerçek dışı olmasının yanında, kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yönelik olup kişilik haklarına da aykırıdır. Her türlü hukuki haklarımız saklı kalmak kaydıyla kamuoyunun bilgilerinize sunarız...

Muharrem Nureddin Coşan ( Hürriyet : 12.02.07 ) 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:42  Hürriyetin ve Doğan Medyasının Yalan Haberleri
Hürriyet geçen yıl en çok yalanlanlan habere sahip gazeteydi. Doğan grubunun çıkarları için elindeki medya gücünü kullanmaktan çekinmiyor ve medyadaki rakiplerini tek tek yok ederet tekel olma ve bu sayedece istediği herseyi yapabileceğini düsünerek ısın tanımıyor.

 
Yazar Mesaj
point | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 02:44  Medya’nın İslam’ı ve Müslümanları Karalama Çabası
 
Yazar Mesaj
kai | Offline 9 Kasım 2009 Pazartesi 15:59  
nedenlere gerek yok sonuclar önemli aydın medya grubunun bu ülkeyi secime götürdügünü unutmayalım.

kaos a kalkan eller haberinin sonucu ortada.
akp ile ugrasırken verdikleri mucadelenin geldigi sonuçta ortada.

biraz daha ugrassa dogan medya akp ile neler olacak görecez 
Yazar Mesaj
point | Offline 10 Kasım 2009 Salı 01:13  Bu kadar yalan bir arada nasıl olur
Bu kadar yalan haber bir medya grubunda nasıl yer alabilir. İnsanlar koyunlar gibi bu yalanların peşlerinden nasıl koşabilirler.

Çok derinlere doğru gittiğinizde Abdi İpekçi suikastinin bile ardında ekonomik nedenlermi var acaba diyorsunuz.

Özelikle son donem polis tarafından ortaya cıkarılan çeşitli suç örgutlerinin içinde bulunan kamu görevlilerinin içinde adalet personelinin olması gibi olayları duyunca acaba o zamanlarda boyle seyler yasanmısmıydı diye soruyoruz.

Mesela taraf gazetesinin ortaya cıkardığı askeriyede yasanan olaylardan sonra acaba ortaya cıkmayan baska seylerde mi var diye dusunuyoruz.

Tekelleşmenin basını getirdiği nokta gercekten tehlikeli. Abdi İpekçi oldurudugu gune kadar Babıalide dısardan tek bir patron yokken bir tuccar milliyeti satın alarak basın patronu oluyor ve ardından basın gucunu kullanarak neler yapıyor neler.

Bu dine saldırdıkları yalan haberler belkide diger yalanlarının yanında devede kulak bile değil.. 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 10 Kasım 2009 Salı 11:19  
başbakan bile israilliyle cumhuriyet tarihinin en büyük vurgununu gizlice görüşüp, görüşmedim diyor, yolsuzluğa, yalana dayanamayıp bakanlığı bırakmış abdüllatif şener bunu anlatıyor ve rant işini iyi bilir diye daha ne yolsuzlukları, ne dolapları olduğunu ima ediyorsa.

yandaş medya milletin karısına kızına iftiralar atıyor, kendisine sahte belgeler düzenliyorsa, muhalefetin herşeyi yapması normaldir.

diktatöre karşı ya darbe, ihtilal yaparsın, ya kendi yöntemiyle savaşırsın. ülkeyi kapalı kapılar ardında satan akpye ne yapsalar azdır.

oynanan oyunlar ortada. galataport, sınır toprağının israile verilmesi kapalı kapılar ardında görüş, kameralar karşısında çık israile küfret akpnin yalan çarkı tıkandı artık. çocuklara da bu iyi bildikleri rant işinden önce sevim tanürek cinayetinden akladı ve amerikaya kaçırdı, orada okutabildi, mezun olunca da gemiler alabildiler. hükümetleri döneminde de pırlanta şirketleri, fabrikalar, kdv indirimi kanunları, artık dedikleri gibi siyaseti bırakıp yurtdışına kaçma, paraları birkaç nesil yeme zamanları geldi. 
Yazar Mesaj
point | Offline 10 Kasım 2009 Salı 16:40  Bırak Bu Çifte Standardı
Daha düne kadar sözüne itimat etmediğiniz arkasından sövdüğünüz Şenerin laflarını anlatmı simdi.

Ne alakası var. Adamlar utanmadan zemzem hakkında bile yalan haber yapmıslar.

Sen ona bakıyorsan. Uğur Dündar da Birand'a bildiklerimi açıklarsam birileri dışarı çıkamaz diyor.

Ne biliyorda söylemiyor, işin ucu sevgili patronunamı dokunuyor da susuyor.

Daha böyle bildiği ama söylemediği neler neler var? Abdi İpekçi suikastinin arka planındakileri de mesela biliyor da birileri dışarı çıkabilsin rahatca gezebilsin diye mi konusmuyor onuda?

Madem Uğur Dündar kamu adamı gerçeğin pesinde koşan dürüst bir adam O zaman bu konuşmama huyu ne?

Siz daha dün Rahmetli Yazıcıoğlu ölünce seçim arifesinde AKP ye vurmak adına sahip çıktınız. Ama seçim den sonra adamın hakkında kininizi kusmak geri durmadınız. Yarın şenerle işiniz bitse onunda ne serefsizliğini ne yobazlığını ne baska seyini bırakmazsınız.

Neyse tükürdüklerinizi tek tek yalıyorsunuz ve bizlerde bunları görüyoruz ya.

Ne halt olduğunuzu zihniyetinizin ne olduğunu herkes görüyor böylece 
Yazar Mesaj
point | Offline 10 Kasım 2009 Salı 16:42  Doğan Yardakçığınızın Nedeni Nedir Bu Kadar?
ayrıca doğanı da savunma derdiniz nedir? Yılmaz Büyükerşen doğan medyasında yönetici olduğu ve şu dönem sizin çıkarlarınıza yönelik yayınlar yaptığı içinmi?

Unutma bu ülkede iktidarlar değişir medya ise isine geleni kullanır!

Eminim yarın bunuda yalarsınız. Doğan medyasına ver yansın etmek için.

Nasıl bir körlüktür bu Aman yarabbim anlamak mümkün değil. 
Yazar Mesaj
kai | Offline 10 Kasım 2009 Salı 17:44  
nedir bu dogan dogan polemigi
mu milletten yücemi bu dogan ve b.ersen ?
te allam ya 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 10 Kasım 2009 Salı 18:33  
hiç te doğan yapmadı etmedi gibi bir yazı görmedim şurada.

burada para karşılığı haber yazan doğanı ön plana çıkarıp, para karşılığı ülkeyi satanları örtbas etmeye yönelik yazılar var.

yoksa hepsinin haklı haksız eylemi olabilir.

okan yıllarca at sineğini koydu programına bu yaptığınız gibi doğan vdlerini ön plana çıkarıp ülkeyi götürenleri örtbas etmeye çalışmanızı anlatan.

halk elinde iş, ülke kalmayınca daha yeni yeni anlıyor. 
Yazar Mesaj
point | Offline 11 Kasım 2009 Çarşamba 00:45  çıbanbaşı
Memleketi yıllardır bu şekilde kendi çıkarları için kaosa surukleyenlerin basında geliyorlar.

Cıkarları için mubah kabul ediyorlar her you.

Suan kendi kanallarında yayınlanan Kurtlar Vadisinde bile senaryoda aleni gecen cumleler.

Bu memleket huzur fazla. Sehirleri karıştırcaksın. Kürt ve Türk halkı birbirine vurduracaksın.

Tesetturunden tut namaza ve hatta zemzeme kadar ne kadar cok kasıtlı haberler yapılıyor.

İstedikleri adamları gokler cıkarıyorlar.

Misal biri 25 tonlun bir golet yapıyor karınca oluyor diğeri 200 tonluk yapıyor agustos boceği.

Sonra bir bakıyorsunuz. Karınca var gucnulen dogana para pompalmaış elindeki kamu kaynaklarından.

Ornek cok.

Hadi bunlarda kabulde insanları dine karşı kışkırtmak için yapılan su haberler ve bunları saksaklayan kendini bilmezler.

Terbiyesiz ve kustahca Alemlerin Peygamberinin arap oldugunu unup araplara sovmeler..

Yalanlarınızı kanıtları ve ispatları ile gordugunuzdeyse her zamanki gibi kıvırtıyorsunuz.

Yok ikdidar bilmem ne yaomısmız. Bu dediğin iktidar 7 yıldır orta bundan onceki gecen surede sizin solcu diye bize yutturdunuz villarla malikanlerde yasayanlar vardı.

Soyadını eski yaptıkları ortaya cıkmasın diye değiştiren adamlar vardı.

Dusunki kendi tum sulalesini ihya ettiği için bakana senin yesil kartlı akraban var diye sozde camur atmaya kalktı ama ağzının payını alıp oturdu yerine. Herkes senin gibi 7 sulalesini zengin edecek diye bir sey yok ya soyadı değişmiş durust dosyacı basımız.

Yine aynı adamlar nemaları aldı halktan, keyleri topladı. Toplu konut paralarını yediler. Hızlarını alamadılar ataturkun bazı kurumlara bıraktıkları paraları bile utanmadan iç ettiler.

Bu arada her gelen de bu doganı ihya etti.

Oda elindeki basın gucunu hep kendi cıkarları için kullandı yalan yanlıs ayırmadı. Butun durust diye tanıdıgımız adamlarıda kalemsor olarak satın aldı birbir.

Sorun teklleşmiş bir medyadır. Basın dısında baska işlerde yapanların medyaya sahip olmasıdır. 
Yazar Mesaj
adsoyad | Offline 11 Kasım 2009 Çarşamba 12:15  
araplara herkes söver. 1. dünya savaşını yaşayan, özellikle de osmanlının arap topraklarında savaşmış osmanlı askeri kesinlikle sevmez. tarihçilerin deyişiyle özellikle anadolu halkının bu nefreti baskılanır, halk kendi içinde ne şamın şekeri, ne arabın yüzü gibi atasözleri, pisliğine, kaypaklığına olan söylemler üretmiş ve halk kültüründe yerleşmiş olsa da osmanlı ve cumhuriyet yönetimi bunu görmezden gelip baskılamaya çalışır. bu konuda islami zırh zayıftır, peygamberin ırkı falan da denmez.
yönetimler de kontrolünü elinde bulundurdukları dinin zayıflamasını istememesinden hep halk düşüncesiyle aksi yönde politikalar yürütülür.

türk halkını tanımayan ister oturur okur öğrenir, ister özellikle bilecik gibi osmanlının her cephesinde hayatları boyunca yabancılarla ve osmanlı tebası araplarla savaşmış insanların çocuklarını, torunlarını dinler öğrenir. 
Yazar Mesaj
point | Offline 11 Kasım 2009 Çarşamba 23:49  Birgun..
Senin dediğin gibi uc saplantılı kesimlere bakarsan kufur edilen pek cok seyi gorebilirsin farklı kesimlerde.

Ki yukardaki haberlerdeki duzembazların ve sizin gibi saksakcıların tersi seylere kufreden de cok kişi gorurusun.

Biz sizin gibi kendimizi saksıdan cıkmıs olarak gormuyoruz.

Bazı seyleri kabullenmeniz zorunuza gitsede Turkiye halkını ortak gecmizi ve gecmişlerinde de ortak cok sey vardır.

Bir kimyasal karısım gibi bunları ayrıstıramazsınızda.

Kulturumuzun içindeki herseybirbrinin içinden cıkmıstır. Ne senin gibi dangalakca kufur edenlerin nede senin tersin yonde kufur edenlerinkine katılmıyoruz. Biz gecmişimizdeki tum detayları ozumsemiş durumdayız.

Sizin gibi uc noktadaki kimlik sorunu olan tiplerse farklı seylere kufur etmeye devam ediyorsunuz.

Birgun kendinizle barısmayı ogrenireniz belki dediklerimizide anlarsınız. ama cok zor.

Su yukardakiyalanları hemde kendi cıkarları için yapan yayınlayanları saksaklamaktan geri durmayanların bunları anlaması imkansız gibi birsey.

Ama cıkmadık candan umut kesilmezmiş. 
>Yanıtla<
>Cevap Yaz
 


online ziyaretçi: 20698
online üye: 0
 
Telif hakkı saklıdır © 2000-2024 Eskişehir Reklam
Eskişehirliyiz.biz Anasayfa | Giris Sayfan Yap | Sık kullanılanlara ekle| WebMaster Kodu | İletişim  
eskişehir

eskisehir@eskisehirreklam.com