İntiharların Sebepleri - Psikolojik ve Sosyal Gelişim Zamanları - Eskişehir Haber

İntiharların Sebepleri - Psikolojik ve Sosyal Gelişim Zamanları

İntiharların Sebepleri - Psikolojik ve Sosyal Gelişim Zamanları
Yayınlama: 8 Kasım 2014 Cumartesi - 7.124
A+
A-

İntiharın belirli yaşlar ile sınırlandırılabilecek olgular bütünü değildir. İnsanlar yaşamlarının her evrelerinde,farklı zamanlarda olsa da kendilerini gösterirler. 


Geçmişten günümüze kadar gelen intihar olaylarının sürüp geldiğini belirtmelerimize rağmen,21.yüzyılda günümüz çağdaş toplumlarında intiharların ciddi anlamda büyük artışların ortaya çıkması başlıca toplumsal sorunlardan büyük artışlar göstererek esas ve en önemli toplumsal sorunlardan biri haline gelmiştir.Toplumsal farklılıklarımızı bir an olsun dikkate alınmasa bile,çoğunlukla çağdaş dediğimiz tüm dünyada intihar olayları da belirli ortak özellikleri arasında gösterebiliriz;erkeklerin kadınlara oran bakımından fazla olmasıyla,teşebbüslerdeyse kadınların oranının fazlalığı gibi.Bu sebeple intihar olgusunu çağdaş toplumlarda ki insanların Psiko Sosyal gelişim dönemlerinde ki durumların incelemesi gerekmektedir
 


İnsanlar ancak kendilerinin mutlulukları için verdikleri bütün savaşlarda yenik düştüklerinden  sonra trajik bir son aramaktadırlar.Kendilerince aranılan bu mutluluklar ise,farklı yaş dönemlerinde ciddi farklılıklar gösterirler.Bu sebeple doğaldır ki,tüm dönemlerde karşılaşılan bütün sorunlarda farklılıklar olacaktır. İntiharların nedenlerinin ortaya çıkarma yollarının da yapılan her çalışmalar da öncelikle olarak,bu tür yaş dönemlerindeki  farklı sorunları ortaya çıkarmak zorunludur.
Sorunların da bu boyutlar üzerinde esasen durmak öyle sanıyoruz ki, sosyolojik ve psikolojik açıklamaların arasındaki bütün uçurumları ortadan kaldırmak için gerekli olan en temel noktalardan biridir.Durumlar da böyle oldu mu, intihar olgularının toplumsal boyutları yanında da insanların kişisel boyutlarına da değinmek zorunluluğu da ortaya çıkmaktadır.
Konuları açıklamada ki bakış açılarını bu şekilde genişletmek ile sosyolojik alandan çıkarak psikolojik ve sosyal bir platforma kaydığımız kanılarını uyandırmakta olsa da,yarattıkları insan modelleriyle çağdaş toplumsal güçlerinin intiharlar konusunun üzerindeki etkilerin derecelerinin açığa çıkarmaktalar ve bu sebeple tüm sosyolojik açıklama ve çalışmaların da ne denli önemli olduklarını vurgulamaktadır.    

          
İnsanların psikolojik ve sosyolojik gelişimlerinin pratik noktalarda kesin olan çizgiler ile ayırmak neredeyse imkansız gibidir. Çünkü,kişilerde ki gelişim dönemleri herkeste aynı değildir ve her dönem geçmişteki  dönemler üzerinde gelişir. Ama, teorik olarak baktığımız zaman kolaylık sağlamaları bakımından böyle bir yaş sınırlarının çizilmesi de gerekmektedir.


Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak ayırdığımız psikolojik ve sosyal gelişimin dönemlerinde hangi yaşlarla sınırlandırıldığını belirtilmelidir.Çocukluk dönemleri,doğumlardan itibaren bebeklik dönemlerini de kapsayan, fiziksel ve özellikle cinsel değişimlere kadar olan Bu dönemlerin 0 ile 11 yaşları arasında olduğu kabul edilir; ama; kız çocuklarımızda cinsel gelişimleri,erkek çocukların oranları daha önce olmakla beraber ve erkek çocuklarda bu dönemlerin 12 ile 13 yaşlarına kadar uzayabilmektedir.


İnsanlarda ergenliklerin ve gençliklerin dönemlerinde uzun zaman aynı şey olarak kabul edilmiştir.Hepimiz yeni yeni bu iki dönemlerin farklı olduğu,ayrı karakteristik özellikleri gösterdiği ortaya çıkarılmıştır.Ergenlik döneminin 11 ile 15 yaşları arasında kapsadığı; gençlik dönemlerinin ise, UNESCO’nun  (UnitedNations Educational, Scientific andCultural Organization), da kabul ettiği,15 ile 25 yaşları aralarını kapsadığı da söylenmektedir.Fakat burada da her iki dönemleri de birleştirilerek sadece bir başlık altında toplanıldığını bilinmektedir.

 

Yetişkinlik dönemlerinde de , 25 ile 55 yaşları arasındaki dönemleri oluşturmaktadır.Bu yaş sınırları içinde farklı özellikler gösteren iki alt grupta görülmektedir. Bu sebeple, 25 ile 35 yaşları arasındakiler genç yetişkinler, 35 ile 55 yaşları arasındakiler ise orta yaşlılar ya da olgun olarak adlandırıyoruz.


Yaşlılık dönemlerinde yaşdönümleri veya adet kesilmesi diye adlandırılan dönemleri ile başladığı söyleniyorsa da, bunların herkeste ortak olan bir devrenin olmadığıdır.Bu sebepten dolayı da özellikle çağdaş toplumların  objektif bir ölçütleri olabilen emeklilikler ve yaşlılık devrelerinin  başlangıcı olarak da ele alınmaları gerekir.Bunlar genellikle 55 yaş civarlarındadırlar.


Çocukların intiharlarında,İntihar olgusu incelediğimizde en üzücü ve en ilginç olanların hiç şüphesiz ki çocukların yaptıkları intiharlardır. Bedensel gelişimlerini tamamlamamış çocukların,kişiliklerinin gelişmemiş olmaları, hayatın hiçbir zevklerini alamamış bu küçük çocukların daha bu küçük  yaşlarda ne sebeple intihar ettiklerine söylemeden ve yazmadan önce, çocuklardaki ölüm kavramlarının nasıl bir şekilde ve ne zaman geliştiğini incelememiz gerekmektedir.


Çocukluğun ilk yıllarında ölümlerin,görünmezle eşdeğerdir.Çocukların ilk yaşın sonlarında bebek annelerinin yanında olmalarıyla onun var olmadığını düşünürler. Daha sonraki süreçlerde ve yaşlarda  çocuklar  tamamen yalnız olmadıklarını ve bu güçlerini kontrol edebileceklerini  öğrenirler. 2 ile 4 yaşların arasındaki çocuklar kendilerince  bazı fantaziler geliştirirler. 6 yaşlarına kadar süren bu fantazilerin de sevilen bir kişiye karşı duyulan ölüm istekleridir. Bu tür fantazilerin artmasıyla, çocuklar  bu düşüncelerinden dolayı utanırlar ve suçluluk duygusu ile uyanırlar.Bu sebeple başkalarının ölümlerini istemek, kendi ölümlerini düşünmekten daha da korkunçturlar.


Çocukluk dönemlerinin sonlarına kadar ölüm kavramları tam olarak gelişmez;çocuklarda, ölümlerin  sadece büyüklere özgü oldukları  düşünürler.Çevresel güçlüklere tepkiler verirken, ciddi olarak kendilerini  öldürmeleri düşünmek onların yapılarına aykırıdırlar. Burada fantezi’leri ve gündüz rüyaları da yardımına koşar. Bunların yolları ile intihar düşünceleri pek akıllarına gelmemektedir.


Çocuklar yavaş yavaş büyüyerek yaşamlarının edilgenliğinden, oyunlarının etkinliklerine geçerken (psikolog uzmanlarına göre) hoşa gitmeyen  yaşantılarını oyun arkadaşlarından birilerine aktarırlar ve böylece yerine geçen birileri aracılıklarıyla kendinden öcünü alırlar.


Yapılan araştırmalara tümüne göre,çocukların hemen hemen hepsinde geçici olarak intihar eğilimleri vardır. Çocuklar,ölümlerinin başkalarının üzerinde yaratacakları etkilerinin düşüncelerinden zevk almalarına rağmen,onlar da uygulamaları reddederler.


Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ki  çocuklarda kendi evlerinden kaçma olaylarına sık rastlanmaktadır. Yapılan tüm araştırmalarla evden kaçan çocuklar ile intiharlara yönelen çocukların aynı dinamiklere sahip oldukları saptanmaktadır.Çocuklar evlerinden ailelerinden uzaklaşarak sorunlarından kurtulacaklarını düşünürler. Sevdiklerinin ve ailelerin yanında olmamak,o çocuklarında ölmüş ve ölümlü olmalarıyla aynı sonuca eşit olduğunu söyleyebiliriz.Ancak ciddi anlamda korkular ve sıkıntılarla dolu olan yaşamları çocukların kaçmaları dışında kendilerine zarar verme düşünceleri için bir ciddi bir ortam hazırlayabilir.


Ölüm hakkındaki düşüncelerin de çocuklarda genel anlamda neredeyse 10 yaşından sonrasında oluşmaktadır. Bu sebeple 10 yaşın altındaki çocuklarda  intihar olaylarına çok rastlanmamaktadır. 10 yaşın üstündekilerde bile intihar oranlarının oldukça düşük olduğu görülmektedir.Fakat, bunlara rağmen intihar girişimlerinde gerçek olan intiharlardan daha da fazladır.Bu oransal farklılığın da başlıca sebebi seçilen yöntemin de ölümcül olmamasıdır. Yanı sıra,bu davranışların daha öncede belirttiğimiz gibi  farklı dinamiklere sahip olmasıdır. Gerçek intihar grubunda dağılmış ailelerin etkenlerinin oluşması yüksek oranda anne ve babaların ölümlerine bağlıdır. İntihar girişimlerindeyse anne ve babaların da boşanmaları yüksek oranda bulunmaktadır.


İntihar girişimleriyle çocuklar  ailelerinde ki sorunları halletmeyi amaçlarlar.Bu tür tepkilerle anne babalarını korkutaraktan dağılan aile birliklerini eski durumlarına getireceklerini düşünürler;bunda oldukça da başarılı olurlar.Çünkü dağılmış olan ailelerin bir çoğu çocukların sağlıkları ve kötü duruma gelmemeleri için tekrardan bir araya gelirler.


Gerçek olan intiharlar da ise, anne ve baba’dan birilerinin kaybıyla ve ona kavuşmak istekleriyle çocukları ölüme sürükleyebilir. Bunun yanı sıra başkalarına yönelik öfkelerin suçluluk ve utançlık duygularıyla içe alınması sonucun da ortaya çıkan bunalımlarla da çocuk intiharları gerçekleşmektedir.


Çocuk intiharlarının sayısal olarak az olmasına rağmen, bu intiharlarında yaklaşık % 70’ini erkek çocukları tarafından gerçekleştirilmektedir.

Girişimlerde bulunanlar ise  kız çocukları çoğunluklarını oluşturmaktadırlar.Kız çocukları edilgen olmaya daha ciddi zorlandıklarından dolayı,bir şeyleri elde etmek amaçlarıyla girişimlerde daha çok bulunurken,erkek çocuklar da otoriteye karşı gelmeleri, nefrettin,saldırganlığın kendilerine yöneltilmeleri sonuçların da ölmeyi daha fazla istemektedirler.


Başkalarını yönetmek, sevgi ve etkinlik kazanmak, sevdiklerini cezalandırmak çocukları intiharlara sürükleyen nedenler arasında sayabiliriz.Çocuklar daha önce, “beni kaybedince çok üzüleceksiniz” vb. uyarılarda bulunmuş olanlar, fakat gerekli ilgileri yine de bulamamışlardır; başvurulacak son çare de intiharlar olabilmektedir. Ailelerde meydana gelen intihar olayların çoğu da çocukları bazen cezp etmektedir. Çocuklar da bu eğilimler otaya çıkmasa dahi, ilerde bazen kendisini göstermektedir. Burada en önemlisi de,eğilimin çocuklukta ortaya çıkmasıdır.


Sonuç olarak çocuk intiharların da en önemli etkenlerin arasında ailenin olduğunu söyleyebiliriz.Boşanma veya ölüm sonuçları ailenin parçalanmalarıyla çocuklar,en çok ihtiyaç duydukları sevgiden de yoksun kalmaktadırlar. Ayrıca, aşırı ya da az ilgi gösterilmekten dolayı çocuklar da bu tür davranışlara yönelebilmektedirler.Şunları da belirtmek gerekir ki,çocukların sosyalleşmelerine çalışan aile bireylerinin yapmaları gereken en önemli şeylerden birisi de,yaşamları ve ölümleri hakkında az da olsa tatminkâr edici noktada bazı bilgileri vermelilerdir.


Hemen her ülke de çocuk intiharlarının toplam intihar oranlarının % 10’unu geçmemekte olduğunu biliyoruz. Bunların çok büyük bir kısmı da 9 ile 10 yaşından büyük olanlar tarafından gerçekleştirilmektedir.

 

Burada intiharların en büyük nedenleri de,doğada ki her canlıda yaşamlarını devam ettirme içgüdülerinin var olmasıdır.Doğal olarak bu içgüdülerin, en gelişmiş varlık olan insanlarda da vardır. Yaşamlarına yönelik her türlü güçlükle savaşan insanların çoğu nasıl oluyor da kendi elleriyle bu en çok korumaları gereken kendi yaşamlarına kendi ölümlerini getirmektedirler?


Günümüzde her olguda olduğu gibi, intiharların nedenleri de tek bir faktöre bağlayarak açıklamak, modası geçmiş olan ve de bilimsel bir açıklaması olmayan bir anlayışı temsil etmektedir.İntiharların nedenlerini açıklayabilmek için de,az da olsa etkili olabilen ve etkili olabilecek her faktörü ele almak gerekir.


Birçok değişik faktörlerin etkileriyle ortaya çıkan bu olayları da açıklayabilmek için her bilim dalı,kendi konu alanları içinde kalarak sorunlara farklı boyutlardan yaklaşmışlardır. Yüzyıllar boyunca sürmekte olan bu açıklama çabaları henüz kesin sonuçlara varmış değildir. İntihar konularında günümüze kadar, teori ileri sürülmüş birçok düşünce, ve birçok araştırma yapılmıştır. Bir birlerinden çok bağımsız ve farklı  olan bu görüşlerin,intiharların nedenlerini de farklı koşullara bağlamaktadırlar.


Toplumların içerisin de doğan ve yaşayan insanların bu eylemlerini açıklayabilmek ve  kavrayabilmek için toplumlarımızı oluşturan öğeleri analiz etmemiz gerekmektedir. Bu sebeple konuya farklı boyutlar da bakan bütün görüşlere bilimsel yönlerden ele almak ve üzerinde düşünmeleri gerekmektedir. Fakat intiharın nedenlerini açıklamak çabalarının içine giren her görüşü ele alıp incelemek gerekirse de; bu farklı görüşlerin her biri tek tek birer tez konularını oluşturabilecekleri için, burada da sadece önemli görülmekte olan ve geçerlilikleri belli derecelerde kabul görülmekte olan görüşlere kısa ve genel olarak değinilmelidir.


İntiharların nedenlerini kişilerin ve toplumları birbirlerine bağlayan görüşlere özellikle daha fazla bir şekilde değinmek ve de bunların üzerinde düşünmekte yararlı olacaktır.

 

 “Mehmet KIZILKAYA”


E mail:          memoeemuh@gmail.com

Facebook:     https://www.facebook.com/memo.muhendis

Twitter:          https://twitter.com/memocanom

 



Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024