KIRMIZI SAÇLI KADIN
KIRMIZI SAÇLI KADIN
Bir ülkenin geleceği edebiyattır. Edebiyatsız bir yaşam düşünülemez. Her yerde ve her zamanda edebiyatla yatıp edebiyatla kalkmalıyız. Edebiyat olmazsa olmazımız kalmalıdır.
Anlama, kavrama, yorumlama; analiz sentez okumakla olur. Yaşamın diğer alanlarında başarıyı yakalamak; dili anlamak ve ona hâkim olmaktan geçer. Kimse okumadan bir şey olmaz. Birey, önce okuyacak, sonra başarı basamaklarını bir bir çıkacak. Başarının bir başka yolu yoktur.
Kişi her türlü kitabı okumalı, her alanda kendini yetiştirmelidir. En çok da edebiyatı…
Son zamanlarda yeni çıkan kitapları takip etmeye çalışıyorum. Özellikle de Orhan Pamuk’un kitaplarını…
Yazarlık önemli bir iştir. Bunu kabul etmek gerekir. Yazarım diye rastgele roman veya başka edebi yazılar yazılmaz. Yazılanların; zaman, yer, mekân ve olayların gerçekleşe bilirliği noktasında bir tutarlılık göstermesi; yaşamsal olanı, gerçekçi ve tutarlı bir bakış açısıyla seslendirmesi gerekir. Eser her yönüyle hayatın içinden olmalıdır ve hayata birçok farklı açıdan bakabilmelidir.
Tarihteki birçok olayın sırları, edebi eserlerde gizlidir. O dönemleri anlamak için edebiyat eserlerine bakılabilir. Edebi eserler, aynı zamanda tarihi belge niteliğindedir ve geçmişe ışık tutarlar.
Okumaya heyecanla başladığım, “Kırmızı Saçlı Kadın” romanını hayal kırıklığı ile bitirdim.
Şaşırdım! “Orhan Pamuk, böyle bir roman yazmaz.” dedim.
Kitabı okumasam, kitabı okuyan bir arkadaşın yorumunu dinlesem, arkadaşa kesinlikle inanmaz, onun önyargılı olduğunu düşünürdüm.
Kitapta işlenen konu, çok uçuk ve toplumsallığı az. Çok çok eskilerden dinlediğimiz klişe masallar tadında bir roman olmuş. Olayın yaşana bilirliği neredeyse imkânsız. Kişiler arasında geçen ilişkiler ağının, normal hayatta gerçekleşmesi mümkün değil. Türk Filmleri, “Kırmızı Saçlı Kadın” romanının yanında yunmuş yıkanmış kalır. Cüneyt Arkın’ın yüz adam öldürmesi bile normal gelir bu romanda yaşananların yanında. Romanın finali çok kötü sonlandırılmış. Romanla yaşam birbirine örtüşmemiş, çok zorlama bir roman olmuş.
Ne demişti Yaşar Kemal: “önce yaşamalı; sonra yaşadığını yazmalı!”
Yaşamadan sanal kurgular üzerine romanı inşa etmeye çalışmak, istendik eserler üretmede bazen sıkıntı yaratabiliyor. Orhan Pamuk, “Kırmızı Saçlı Kadın’da” konu, olay ve olayı örme sıkıntısı yaşamış.
Uçuk kaçık bir şey çıkmış ortaya.
Doğanın dengesi böyledir!
Edebiyata çok iyi hâkim olmak iyi bir eser ortaya çıkarmak için yetmeyebiliyor.
Yaşamın içinde olmak, günün olaylarını birebir yaşamak veya yaşanan olaya şahit olmak, en az edebiyata hâkim olmak kadar önemlidir.
Yazarken bizzat olayları yaşamak, olayı hissetmek edebiyatta başarının temel anahtarıdır.
Kaliteli eser verebilmek; her anlamda iyi olmayı gerektirir.
Bir alanda çok iyi olmak başarı için yetmez. Gelen başarılar kalıcı olmaz.
Şu da bir gerçek; yazarın her eseri çok iyi olacak diye bir şey yok. Bazen istendik başarı olmayabilir. Bu da ekmek, su kadar normaldir. Önemli olan, kişinin yaptığı yanlışları görebilmesi; yapılan eleştirileri dikkate alabilmesidir.
Orhan Pamuk, okuyucularından, “Kırmızı Saçlı Kadın” romanı için gerekli beğeniyi alamamıştır diye düşünmekteyim.
Tabii ki bu benim düşüncem!..