ADİL DÜZENE DOĞRU -1
Bu yazı serimde bir asırdır ihmale uğramış bir konuyu ele almak ve bu konuda önemli gördüğüm hususları işlemek istiyorum. Bu konu, sistem, rejim, düzen, nizam isimlerini verdiğimiz önemli bir konudur.
Aslında bu konu bizim birinci öncelikli konumuz olması gerekirken, yıllardır yapılan tahribatlar bizi bu konudan ayırmış ve biz “benim işim, ağrımaz başım” diyerek, sadece kendimizin ve çoluk çocuğumuzun durumlarıyla ilgilenir olmuşuz. Ama bunda da muvaffak olamamışız. Bir başka deyişle, bizi bir bataklık içine sokmuşlar, biz bataklığı kurutalım diyeceğimize bu bataklıkta çırpınmayı yeğlemişiz.
Bu önemli konu en az bir asırdır ihmale uğramış, bu sure içinde yetişenler, âlim, hoca, din adamı, ilim adamı, yazar, akademisyen gibi rütbeler verdiğimiz kişiler ne konuşmalarında, ne yazılarında ve ne de ilmi çalışmalarında bu konuya yer vermemişlerdir.
Feza çağında bile, gidin bu adamları dinleyin, piyasadan kitaplarını alın okuyun, sistem konusunda tek bir ize rastlamayacaksınız. Varsa yoksa “insan nasıl iyi insan olur?” gibi bütün çalışmalarını tek kişiye indirgemişler, bununla yatmış bununla kalkmışlardır.
SİSTEMSİZ TOPLUM OLMAZ
Sistem, bizim etrafımızı çepeçevre kuşatan bir hava gibidir. Hava gibi sistem de görülmez ama onun varlığı her zaman hissedilir. Bir insan havasız yaşayamadığı gibi toplum da kesinlikle sistemsiz de yaşayamaz. Hava bizim canlılığımızın devamında önemli bir maddedir. Sistem ise malımız, canımız, ırzımız, aklımız ve neslimizin sağlıklı bir şekilde korunması ve devam etmesini sağlayacak yine önemli bir varlıktır.
Görüleceği gibi yazımın burasında insanların devletin koruması altında olması gereken bu beş önemli hakkı, ya korunur veya korunmaz. Bunları koruyan da sistemdir ve heder eden de yine sistemdir.
Sistemler iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlar ya ilahi sistemdir veya bir saniye sonra kendi başına neler geleceğini bile bilemeyen aciz ve cahil insanların oluşturdukları sistemdir. Ki biz insanların kendilerini ilah yerine koyarak oluşturdukları sistemlerin, insanlığın hiçbir derdine çözüm bulamadığını, bilakis dertleri artırdığını tarihi olaylarla yakından biliyoruz. Kapitalizm, Komünizm, Sosyalizm, Putperestlik gibi sistemler önce insanlığı kurtaracak tek sistem olarak takdim edilmişler, uygulanınca da görülmüştür ki bunlar ızdırap, acı ve gözyaşından başka bir şey getirmemişlerdir.
FERDE İMAN, TOPLUMA SİSTEM
Kur’an-ı kerim de Cenab-ı Hak; “Dinizi ikmal ettim, nimetimi tamamladım. İslam’ın sizin diniz olmasına razı oldum” buyurarak, İslam’da her şeyin tam ve kâmil manada olduğunu bildirmekte ve bizim din olarak İslam’ı seçmemizi istemektedir.
Din sadece iman etmek değildir. Din, hayatımızın her safhasında kullandığımız ölçüler sistemidir. Ben dinsizim diyen insanın da dini vardır ve bu onun inandığı bazı batıl kurallardır. Öyle ya “Ben Müslüman’ım” diyen bir insan hayatının her noktasında İslamı uygular. Hıristiyan Hıristiyanlık kurallarını, Ateist ise kendi batıl kurallarını uygular.
İslam’da Allah (c.c) ferde İmanı teklif etmekte ve onun gerçeklere inanmasını istemektedir. Yine aynı İslam, fertlerden meydana gelen topluma (iki kişi olsalar dahi) da Allah’ın Müslümanlara teklif ettiği sisteme inanmalarını ve onu uygulamalarını istemektedir.
Allah bir şeyi yaparsa en mükemmelini yapar. Şu vücudumuza bir bakın. Uzuvlarımız yerli yerinde ve mütenasip olduğunu görürsünüz. Mesela Kulaklarımız veya burnumuz çok uzun değil. Gözlerimiz ne çok küçük ne de çok büyük. Her şey yerli yerinde…
Şu dünyaya bir bakın. Bir tarafta yer çekim kuvveti, diğer tarafta dünyanın dönmesinden hâsıl olan ve bizi üzerinden atmaya çalışan merkez kaç kuvvet… Bu iki kuvvet o kadar dengededir ki biz ne yerin merkezine çekiliyoruz ne de dünya yüzeyinden fırlayıp gidiyoruz. Hatta attığımız adımın bile bir zorluğunu yaşamıyoruz.
Şu kâinata bir göz atalım. Güneş sistemi mükemmel bir şekilde yerinde dönüp duruyor. Geçen sene aynı gün ve aynı saatte doğan güneş bir sene sonra yine aynı gün ve saatte doğuyor. On sene sonra gene aynı gün ve saatte doğacak. Bizim bilemediğimiz daha kaç tane güneş sistemi var kim bilir şu uzay boşluğunda. Zira Allah (c.c) Fatiha suresinde kendisini bize tanıtırken; “…Rabbül alemin…” olarak tanıtıyor. Dünyanın veya güneş sistemin Rabbi olarak tanıtmıyor.
Bütün bu mükemmellikleri hayran hayran seyrediyoruz. İşte aynı Allah (c.c) bizim dünya ve ahret saadetimiz için içinde yaşadığımız ortamı da tanzim etmiş ve adına ilahi sistem veya “adil düzen” dediğimiz bir sistemi uygulamamızı istemiştir.
Bizler, Allah’ın yarattıklarını kabul ediyoruz da iş sisteme gelince yan çiziyoruz. Mekke müşriklerinin (münkir, Allah’ı reddeden değil, müşrik, Allah’a ortak koşan) dediği gibi; Kendimizi ilah yerine koyar ve “Toplumun sistemini bizler belirleriz. Bakın göreceksiniz ki bu toplum nasıl mutlu olacak” iddiasındayız.
İlah kelimesi bünyesinde dört ayrı manayı barındırmaktadır.
- Yalnız kendisine kulluk yapılan (İyyake nağ budu…)
- Yalnız kendisinden yardım istenen (İyyeke nesteiyn…)
- Rızası alınacak tek varlık (ente maksudi ve rızake matlubi)
- Kanun koyucu tek varlık
Allah’a ait bu konuları, insanlar sözleriyle kabul edip, davranışlarıyla ve
uygulamalarıyla kabul etmezlerse o zaman kendileri ilahlık taslıyorlar demektir. Ve çıkardıkları kanunlarda insanlığın hiçbir derdine derman olmaz, tarihin hiçbir devresinde de olmamıştır.