Aziz dostumun acı hayat tecrübesi
Merhaba kıymetli dostlar, aziz okuyucular!..
Bu yazımda sizlerle her zamanki yazılarımdan farklı bir tarzda, içimizden olan bir insanın, yakın bir dostumun başından geçen üzücü ve kahredici bir yaşam öyküsünü paylaşmak istiyorum. Aktarmaya çalışacağım bu hayat hikayesinde sizde kendinizden bir parça bulacaksınız diye düşünüyorum.
Hikayesini paylaşacağım dostumla 30 yılı aşan bir arkadaşlığımız ve kader birliğimiz var. Doğal olarak pek çok sorun ve sıkıntılarımızı birbirimize anlatırız. Dostum yılların dert ve problemleriyle çok dolmuş olacak ki hem hüzünlendi hem sinirlendi bana bunları aktarırken… Tabii ben bu yaşadıklarını okurlarıma iletmek istiyorum müsaadenle diyerek izin almayı da unutmadım… Bu dramı yazmam için müsaade eden aziz dostum Hasan’a tekrar teşekkür ediyorum.
Hasan 18 sene önce kıymetli Annesini kaybetti. Birkaç sene sonra Babası başka bir kadınla evlendi. Hasan Babasıyla aynı binada ikamet etmekteydi. Daha o zamanlardan problemler yaşanmaya başladı. Hasan ilk zamanlar bu evliliği kabullenemedi. Ama Babasının daha fazla üzülmesine gönlü razı olmadığından istemeyerek de olsa baş eğdi ve kabullendi. Bir gün bu kadının oğlu ailesiyle beraber Babasına misafir oldu. Hasan yine delikanlılık yapıp hoş geldiniz demeye Babasının evine çıktığında ne görsün, kadının oğlu olan adi herif Babasının yanında ayak ayak üstüne atmış sigara içiyor. Başından kaynar sular dökülmüş. Tam herife hamle yapacakken Babası farkına varıp Hasanı sakinleştirip yerine oturtuyor. Bu yetmezmiş gibi bu edepsiz kadın, rahmetli annesinden babasına karşı sesini yükseltmek, ters konuşmak, edepsiz hitaplarda bulunmak gibi şeylere hiç şahit olmamışken, bu kadın babasına karşı laf aralarında, ‘’salak’’, ‘’manyak’’ vb sözleri söylemekteymiş. Babasıyla bu durumu konuştuğunda oğlum ne yapacaksın bazı şeylerine katlanacağım deyip geçiştiriyormuş.
Kadının tekin pabuç olmayan bir kızı varmış. Evli olmasına rağmen girdiği işlerde rahat durmuyor ve insanların yuvalarını yıkıyormuş. En sonunda boşanmış. Kadının ısrarıyla Hasanın Babası bu kızı kendi binasındaki boş daireye yerleştirmiş. Ama kız burada da rahat durmamış. Peşine adam takıp getirmeler gece geç saatte eve gelmeler başlamış. Hatta bir gün o kadar ileri gitmiş ki Hasan ve Babasının gözleri önünde eve yabancı bir erkeği almış. Daha önceki birkaç olayda olduğu gibi o gece de Babası kadın ile tartışmış. Kızın böyle edepsizlikler yapamaz benim hanemde, ben Hocayım, Hacıyım ne derler sonra benim hakkımda. Şıllık kızın defolsun gitsin, istemiyorum böyle birini hanemde demiş. Normalde bir anneden ne beklenir. ‘’Kızım yapma etme, benim yuvamı da yıkacaksın, aklını başına al’’ demesi gereken kadın şöyle söylemiş ‘’ Kızım giderse bende giderim’’…
Bu ve buna benzer olaylar yaşanıp Babası hem bu kadını hem de kızını kovma aşamasına gelmişken, ‘’her şey bitti çok şükür bu çirkef insanlardan hem Babam hem de biz kurtulacağız artık, bu kez Babam kesin def etti bunları’’ dediklerinin ertesi günü işler tersine dönüyormuş. Bir akşam önce oğluna gelip, ‘’ bu şerefsizleri def ettim, Allah cezalarını versin’’ diyen adam bir akşam sonra kadın ve kızıyla gülüşmeler, sohbetler ediyormuş. Ve buna şahit olan Hasan, Babasına hayırdır ne oluyor baba demek için yanına çıktığında Hasanın babası Hasana ve Hasanın küçücük çocuklarına ‘’yani torunlarına’’ bile düşmanca ve sinirli ses tonuyla cevap verip Hasanı yanından kovuyor ve defolun gidin, çıkın evimden kiralarda burnunuz sürtsün demiş… Buna benzer kaç deneyim yaşamış Hasan. Başlarda anlam verememiş. Ama sonra taşlar yerine oturmuş. ‘’Babama büyü yapıyor bu kansızlar demiş’’, bunun başka bir açıklaması olamaz değil mi?
Hasanın babası 2 sene evvel kanser hastalığına tutulmuş. Tedavi sürecinde birkaç kez ameliyat geçirmiş. Son aylarında da kemoterapi uygulanmış. Hasanın abisi yıllardır ortada yokken babasının rahatsızlığı döneminde birden peydah olup babasını o düşkün halindeyken bile maddi manevi mağdur edip sırra kadem basmış. Birde ablası var Hasanın, normal zamanlarda hiç Hasan ile bağ kurmayan bir abla. Eniştesi ablasını üzdüğünde ablası babasından önce Hasanın kapısını çalmış. Hasan her şeye rağmen ablasına kapısını kapatmamış. Ablasının sorununu dinleyip Babasına ablasının mağdur olduğunu uygun bir şekilde anlatıp bu evliliğin yürüyemeyeceğini aktarmış. Ablasına ağabeylik yapmış, kol kanat germiş tabiri caizse… İşte bu ablada Hasanın babasının bu rahatsızlığı döneminde Babasının yanında refakatçi kalınması gereken dönemlerde gönülsüzce zoraki birkaç kez refakatçi kalmış. Babasının karısı olacak o hain kadın refakatçilikten bıktım, babanıza birazda siz bakın demeye getirmiş durumu. Zaman zaman kadını dinlendirmek için Hasan işlerinin yoğunluğuna rağmen refakatçi kalmaya gayret ediyormuş. Zaten kadın da hep Hasana şunu söylüyormuş ‘’Hasan nerde, Hasan gelsin yanıma’’ hep seni istiyor Baban diyormuş. Kadının dırdırları devam ettiği son dönemlerde Hasanın ablası tek başına yaşayıp, hiçbir sorumluluğu olmamasına karşın işinden ayrılıp ta babama ben bakarım dememiş. Babası da kızının kendisine karşı olan ilgisizliğini zaten biliyor ve yanında pek istemiyormuş. Hasan ise o dönemde eşi ve çocuklarının sorumluluğuna rağmen işi bırakma aşamasına kadar gelmiş, yeter ki Babam bu lanet kadının eline mahkum olmasın diye…
Hasanın babası vefatından 40 gün kadar önce tüm banka hesaplarını, şifrelerini Hasana vermiş ve çevredeki alacaklarını bir bir Hasana anlatmış. Oğlum bu hesaptaki para ve alacaklarım senin hakkın, kesinlikle bu şeytanlara yedirme. Bunun kızı edepsizlik yaparsa fırsat verme. İnsan gibi oturacaksa otursun, kirasını da al. Evlere de sahip çık demiş. Hasan tabii baba merak etme, sen iyi olacaksın inşallah sen bunları düşünme demiş. Ama babası oğlum ben hissediyorum, vaktim yaklaştı. Ama eğer iyi olursam hal çaresine bakacağım.
Bu yaştan sonra bu kadını boşayamam çünkü etraftan ayıplarlar demiş. Ablan ile abin olacak o rezillere de yapacağımı biliyorum demiş. 4 daireden 2 sini sana vereceğim. Maaşımı da ablan ile bu kadın paylaşacaklar zaten. Bu şeytan kadın, ablan ve abin de kalan 2 daireyi paylaşsınlar, birbirlerini yesinler demiş. Ama eğer bunlara güç yetiremeden bu paylaşımı yapamadan ölürsem hakkını helal et. Ben seni hep geri plana attım, ‘’sen abinin tırnağı olamazsın’’ deyip seni üzdüm. Ama şimdi görüyorum ki rahmetli annenin dediği doğru çıktı. ‘’Bize bir tek Hasan dan fayda var bey’’ derdi bana demiş…
Yine bir gün babasının son 5 günü kala hastanede oldukları bir sırada hain kadın ile Hasan arasında şu diyalog yaşanmış. Kadın gene ‘’off sıkıldım, daraldım’’ diye dırdır ederken Hasan kadını koridora almış ve ‘’sen çok sıkıldın, bunaldın’’, ‘’İyisi mi sen git dinlen’’, ücreti neyse bir şekilde karşılayacağım ve ben babama bakıcı tutacağım seninle de yolumuza ona göre devam edeceğiz demiş Hasan. Kadın tabii şeytan, anlamış Hasanın mesajını. ‘’Aaa Hasan, o benim kocam, ben ona bakarım, yeter ki iyi olsun da’’ diye gevelemeye başlamış.
Heyhat Hasanın babası hakkın rahmetine kavuşmuş. Hasanın çok yakınında oturan Dayısı, yengesi ve kocaman çocukları vefat haberini alınca gece yarısı üst kata çıkıp timsah gözyaşları döken hain kadını avutmaya gitmişler. Hasan vefat haberinin şokunu üzerinden atıp cenazeyi nasıl alacağını düşündüğü 25,30 dakikalık süre içinde ne dayısı nede yeğenlerinden bir destek alamayınca uzaktaki bir arkadaşını arayıp yardım istemiş. Arkadaşını da alıp koca İstanbul da yoğun bakımlarda yer olmadığı için evlerinden 50 km uzaktaki bir özel hastaneye yatırılmak zorunda kalınan babasının cenazesini teslim almış. Yalandan timsah gözyaşlarıyla ağlayan hain kadın ve avanesi cenaze evin önüne getirildiğinde tabuta kapanıp bağrışmaya başladığında Hasan onlara çıkışmış, kovmuş. Bu zaten iplerin koptuğu Hasan ve ailesinin çilesinin başladığı günmüş.
Babasının tabiriyle bu şeytanlar ‘’Bundan sonra rahat gün göstermediler a dostum’’ dedi Hasan bana… Onun o durumu çok koydu bana. Eski günlerimize gitti kafam. Bende biliyordum ve şahit olmuştum Hasan ve ailesinin o binayı nasıl yokluklarla meydana getirdiklerini. Lise yıllarımız dahil harçlık nedir bilmediğini. Abisinin eskiyen pantolonlarını, annesinin yamalayıp Hasan’a giydirdiğini. Evlerinin inşaatlarında 9, 10 yaşlarındayken dahi tuğla taşıdığına, kum çektiğine ben de şahidim. Ne zorluklarla o evlerin yapıldığını ben de biliyorum…
Hain kadın ve kızı hiç rahat durmamışlar babasının vefatından sonra. Meydan onlara kalmış tabii. Babasının haz etmediği insanları davet edip geç saatlere kadar hoplayıp zıplamalar, kahkahalar, türlü rezilliklerle dolu aylar geçmiş. Üst katta tepinmişler bir şey yapamamış. Bir şeyler söylemiş ama ne çare. Onlar da yüz ne arar daha da kudurmuşlar. Hasanın eşi demiş ki, ‘’aman bey, bu çirkeflerle uğraşma, iftira ederler, bu şeytanlar büyüde yapar yuvamızı yıkarlar’’ yapma etme deyip sakinleştirmiş Hasanı…
Hasan ne yazık ki dişleriyle tırnaklarıyla meydana getirdikleri, rahmetli Annesi ve Babasının emaneti olan kendi hanelerinde sanki el gibi bir hale düşmüş. Sonra kadının kızı evlenmiş. 10 ay kirasını da vermediği daireyi boşaltmış. Kira vermediği yetmezmiş gibi son faturalarını da ödememiş. Elektrik, su ve doğalgaz borcundan dolayı kapatılmış. İnsanların ben Müslüman’ım deyip de nasıl bu kadar alçaldığının, insanlık onurunun nasıl ayaklar altına alındığının tecrübe edilmiş acıklı bir hikayesi bu.
Bu kadar kelamdan sonra şu söylenebilir ey anneler babalar ve vasiyet edecek mülkü ve parası olanlar ne olur adil ve güzel bir paylaşım ile orta yolu bulun ve öz evlatlarınızın (eğer size karşı isyankar değillerse) mağdur olmasına sebep olacak durumlara yol açmayın…
Daha güzel, hayırlı günlerde buluşmak duasıyla…