HDP’DEN UTANIYOR MUSUNUZ
CHP, İYİ Parti, HDP ve SP gizli ve açık bir ittifak içinde… Utanılacak bir şey mi ki, HDP ile işbirliğini sürekli inkâr ediyorlar, söyleyenleri iftira ile suçluyorlar. Bir de terör örgütü elebaşının afişini asanları korurken…
BU İNKAR NEDEN?
AK Parti ve MHP’nin kurduğu ittifak “devlet ebet müddet” paydasında birleşiyor ve 2023 hedefleriyle iki parti tabanı da bunu sahiplendi, bir rahatsızlık duymadı. CHP, İYİ Parti, HDP ve SP ise, utanılacak bir şey yapıyor ki herhalde, ittifaklarına atıf yapana kızıyor, iftira atmakla suçluyor, işbirliğini inkar ediyor.
GERÇEK AMAÇLARI NE
Türkiye’yi daha iyi yönetmek gibi bir iddiası olmayan, Millet İttifakı dedikleri ittifakın gerçek amacı ne? Cumhuriyet Halk Par- tisi tabanının itirazlarına rağmen, neden terör örgütü elebaşının afişini asmaktan ceza alanları korumak zorundalar? Hiç mi kendilerini seçen halktan korkmuyorlar?
Hakkı Yılmaz'ın yazısı
31 MART YEREL SEÇİMLERİ, İTTİFAKLAR VE ORTAK PAYDALARI
AK Parti ve MHP’nin kurduğu ittifak “devlet ebet müddet” paydasında birleşmektedir. Hatırlanacağı gibi 2023 Türkiye hedeflerini ilk gündeme getiren parti MHP ve lideri Sn. Dr. Devlet Bahçeli’ydi. AK Parti ve Sn. Cumhurbaşkanımız bu vizyonu sahiplendi, ne MHP’li, ne de AK Partili kadrolar bundan rahatsızlık duymadı. AK Parti ve MHP’nin kurduğu ittifak “devlet ebet müddet” paydasında birleşmektedir. Hatırlanacağı gibi 2023 Türkiye hedeflerini ilk gündeme getiren parti MHP ve lideri Sn. Dr. Devlet Bahçeli’ydi. AK Parti ve Sn. Cumhurbaşkanımız bu vizyonu sahiplendi, ne MHP’li, ne de AK Partili kadrolar bundan rahatsızlık duymadı. CHP, İyi Parti, HDP ve SP birbirleriyle gizli ve açık bir ittifak içine girdiler. Utanılacak bir iş yaptıklarının farkında olmalılar ki bu ittifaka atıf yapanlara çok kızıyor, iftira atmakla suçluyor ve işbirliklerini inkâr ediyorlar.
Bu ittifak Partilerinin Türkiye’yi daha iyi yönetmek gibi bir iddiası yoktur. Amaçları Türkiye Cumhurbaşkanını devirmek, kendi tabirleriyle “ondan kurtulmak”…
“Yıkmak için balyoz çekiçten daha iyidir” düşüncesiyle pervasızca ve sonunun nereye gideceğini düşünmeden sadece yıkım araçlarını birleştirmektedirler. Millet ittifakı olarak adlandırdıkları ittifak aslında küçük darbelerle yıkamayacakları bir lideri birleşerek bir balyoz olarak yıkma çabasıdır. Bu çerçeveden bakınca bu ittifak bir balyoz ittifakıdır.
AMAÇLARI ÜLKE KAYNAKLARINI YENİDEN BÖLÜŞMEK
Şehirlerin yanmasını, demokrasinin askıya alınmasını hatta Türkiye’nin bölünmesini önemsemediler ve “bu adam gitmeli” inadıyla ve ortak paydasıyla her türlü işbirliğine yanaştı(rıldı)lar.
Aslında bu ittifakı oluşturanların veya bu partileri ittifaka zorlayanların/ mecbur edenlerin niyeti çok açık: Önce S. Cumhurbaşkanına ve nezdinde Türk Devletine vurabilecekleri kadar büyük bir darbe vurup, daha sonrasında oluşacak kaosta Türkiye’nin kaynaklarını yeniden bölüş(tür)mek…
2002’YE KADAR VERGİNİN YÜZDE 85’İNİ FAİZE ÖDEMİŞTİK, YA ŞİMDİ?
Nasıl mı? Yakın tarihimize bir bakalım. Özal rahmetli olduktan sonra oluşan kaotik ortamda, 1994-2002 yılları arasında, Türkiye topladığı 159 milyar TL verginin 135 milyar TL’sini, yani toplanan vergilerin %85’ni faize verdi.Faiz giderleri sadece 1997 yılında düştü. Bu düşüşü engellemek için yapılan 28 Şubat darbesi başarıyla sonuçlandı ve faiz hortumu büyüdü. 2001 yılında devlet topladığı vergilerin %103’ü kadar faiz ödedi. 1993 yılında 178 USD olan asgari ücret 2002 yılına gelindiğinde 150 dolara geriledi.
Bugün 45-55 milyon USD’ye mal olan ve yapan yerli (muhalefet yandaş diyor) müteahhitleri zengin eden barajlar, 4,5 milyar USD’ye batılı şirketlere yaptırıldı. Özetle 1990’lı yılların başında Özal’a karşı oluşturulan cephe, Özal’dan kurtulduktan hemen sonra çok değil 8 yılda ülkenin kaynaklarını sömürürcesine bölüştü.
BU YAĞMAYA İKİ LİDER DUR DEDİ: ERDOĞAN VE BAHÇELİ
Hatırlanacağı gibi bu yağmaya iki lider dur diyebildi. Birincisi Sayın Devlet Bahçeli bu yağmayı ülkeyi genel seçimlere götürerek (yani iktidarın imkânlarından faydalanmak yerine yine önce devletim diyerek) İkincisi ise Recep Tayyip Erdoğan.
2002 yılından bu güne 6 milyon aile ev sahibi olmuş, son 16 yılda nüfus %20 artmasına rağmen istihdam %35 artmış, batılıların ifadesine göre Türkiye dünyanın en iyi sosyal güvenlik sistemimi kurmuş, kendi topraklarını korumak için savunma sanayini geliştirmiş, 240 bin olan üretim tesis sayısını 390 bine çıkarmıştır. İşin ilginç olan yanı bu sürede Türkiye devlet net borçlarını en fazla azaltan dünyadaki ikinci ülkedir. Yani bu süre içinde devletin net borçları da azalmıştır.
DİĞERLERİNİ BİRLEŞTİREN GÜÇ “FAİZDEN KAZANMAYA” İNANIYOR
Ancak muhalefet bu verilerin tamamını yok saymaktadır. Zira onları bir araya getiren güç üretimden değil sadece faizden kazanılacağına inanmaktadır. Bu inanç o kadar güçlüdür ki Türkiye’nin üreterek büyüyebileceğini kabul etmezler. Bu nedenle sürekli olarak “her şeyimiz ithal” sloganından başka bir analiz yapamazlar.
Mesela, Türkiye’nin saman ithal etmesiyle Türkiye’de tarımın bittiğini iddia edebilmektedirler. Zira zihinleri şöyle çalışmaktadır: “Türkler ancak saman üretebilir, e, samanı da ithal eder hale geldiysek Türkiye’de tarım bitmiştir”.
Oysa 2002 yılında Türkiye Avrupa’nın 4. Büyük tarım ülkesiydi. Bugün Türkiye Avrupa’nın en büyük tarım üreticisidir. Yani Avrupa birincisi… 500 yeni barajla sulanabilir tarım alanlarımız arttıkça çiftçilerimiz düşük katma değerli saman üretimi yerine endemik bitki ve yüksek katma değerli tarımsal üretime geçebildiler. Böylece 2002 yılında 24 milyar USD olan tarımsal üretim 55 milyar USD oldu. Türkiye dünyanın 32. Büyük tarım alanlarına sahip olmasına rağmen bugün dünyanın en büyük 7 tarım üreticisinden biridir.
“BİR KİŞİ GİTSİN” İNADIYLA NASIL REFAH VE ZENGİNLİK ÜRETECEKLER
Şimdi bu verileri yok saymak ve muhalefetin batıyoruz demesi ne anlam ifade eder? Çok basit, batan biri ne yaparsa onu yapacaklar, ilk el uzatana (muhtemelen kendilerini bir araya toplayanlara) bizi kurtar diye sarılacaklar. Yani iktidara geldiklerinde “neden ülkeyi talan ediyorsunuz?” sorusuna “batıyorduk ne yapalım bunlar olmadan kurtulamayız” diyecekler. Özal’ı devirenlerin kurduğu ittifak hükümetlerinde yurt dışından bakan ithal edildiği dönemleri hatırlayın lütfen…
Bu ifadelerden Türkiye’de her şey mükemmel, güllük gülistanlık manası çıkartılmasın. Zira önümüzde yapılacak çok iş var. Özellikle tarımda ve tarımsal sanayide… Şu anda yılda yaklaşık 6 milyar USD olan tarımsal ürün dış ticaret fazlamızı 25 milyar USD’ye çıkartabilmemiz çok mümkün. Ama tarım bitti diyenlerin böyle bir iddiası olabilir mi? Yani Türkiye’nin birikimlerini, kazanımlarını sırf bir kişi gitsin inadıyla yok sayanlar bittiğini iddia ettikleri bir sektörden nasıl ülke halkı için zenginlik, refah üretebilecekler. Ama zaten böyle bir iddiaları yok ki…
DERDİNİZ ADALETSE YASAMADA DA İTTİFAK YAPIN
Recep Tayyip Erdoğan’a karşı HDP ve İYİ Partiyi yan yana getiren güç gerçekten demokrasi ve hukuk aşkı mı? CHP ve HDP’yi aynı paydaya koyan müşevvik faktör gerçekten Edirne’den Karsa ülkenin kalkınması mı? Mesela bu partiler, bir ittifak kurarak daha iyi sağlık hizmetleri mi vaat ediyor yoksa daha müreffeh bir Türkiye mi? Sürekli adaletsizlikten yakınanlar neden yargıya binlerce terör örgütü üyesi sızarken “ne yani ülkücüleri mi alacaktım” ifadesine takılmıyor? Yargıya verilen ve hala onarılamayan bu yarayı neden tartışmıyor ve konunun çözümü için mecliste çalışmıyorlar?Neden yüzlerce kişiyi katleden ve binlercesini yaralayan bir terör örgütüne üyelik, yardım, yataklık ettiği iddiasıyla yargılananları sürekli gündeme getiriyorlar? Oysa çok azı hariç önemli bir kısmı gerçekten bilmeden terör örgütünün içinde bulundukları için serbest kalmaktadır. Ancak serbest kalanları AK Partili, tutuklu kalanları ise başka partilerdenmiş gibi göstermek ve vatandaşların öfkesini devlete yönlendirmek kime, ne gibi bir fayda sağlar? Zira Türkiye’de yasama, yargı, yürütme üç temel kamu erkidir. Yargının kararlarını çerçeveleyen yasamadır. Oysa bugün yasamada AK parti çoğunluğu bulunmamaktadır. Eğer gerçekten derdiniz adalet ise yasamada (mecliste) adalet için ittifak yapın ve yasalarla adaletin temini için çalışın.
CHP TABANININ İTİRAZINA RAĞMEN KORUYORLAR
İttifak partilerini bir araya getiren ve tek bir ortak söylemde birleştiren gücün partilerin kendi karar organları olmadığı o kadar açık ki? Mesela CHP’li Odunpazarı Belediyesi Özel Kalem Müdürü olan kişi terör örgütü elebaşının afişini asmaktan ceza almış. Mevcut CHP’li belediye başkanı bütün CHP tabanının itirazlarına rağmen onu korumak zorunda… Şimdi bir belediye başkanı nasıl olur da özel kalemine, üstelik çok büyük bir bütçe ayırdığı özel kaleme, böyle bir afişi asmaktan ceza almış birini atar. Hiç mi kendini seçen halktan korkmaz. O kişiyi görevden alması için mesela CHP genel merkezi neden itiraz etmez veya edemez. Mesela Sarıyer Belediyesi müdürlükleri geçmişte farklı terör örgütlerine üye veya sempatizanları tarafından bölüşülmüştür. CHP genel merkezi bunu bildiği halde neden itiraz edemez… Mesela Maltepe belediye başkan yardımcısı TİKKO militanı olmaktan hüküm giydi. Şimdi İYİ Parti yöneticileri bunları bilmiyorlar mı? Aslında hepsi her şeyin farkında… Ama kımıldayamıyorlar. Soru şudur? Neden? Nereye gidiyorsunuz? Bu işin sonunda ne olacak zannediyorsunuz? Gezi olaylarını canlandırarak, bir Türk Baharı hayali (“31 Mart sonrası bahar” söylemini hatırlayın lütfen) size mi yoksa batılı güçlere mi fayda sağlar. Zira bu tür baharların o ülke halklarına kan ve sefaletten başka bir şey getirmediği ortadadır. Anlaşılan o ki daha sonrası önemli değil sizin için. Önemli olan ne pahasına olursa olsun Sayın cumhurbaşkanının devrilmesi… Görev bu.
YEREL SEÇİMLERDE CUMHURBAŞKANINI DEVİREMEZSİNİZ
İşte tam da bu nedenle İYİ Parti ve CHP ittifakının ve dışarıdan destek verdiği çok açık olan HDP’nin amacı küçük çekiç darbeleriyle yıkılamayan Erdoğan’ı bir balyoz ittifakıyla devirmek. İyi ama yerel seçimlerde Cumhurbaşkanını deviremezsiniz ki. Bu bir genel seçim değil. Oysa her platformda malum ittifakın malum kişileri bu bir genel seçimdir diyor. Öyleyse seçimlerde başarılı olursanız ilk işiniz şehirleri nasıl imar ederiz olmayacak, tıpkı gezi olaylarında olduğu gibi şehirleri kaynatıp planın ikinci aşamasına geçerek Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için şehirleri savaş yerine dönüştüreceksiniz. Sizin senaryonuza göre önce halk belediye başkanlarını değiştirecek, ardından şehirlerdeki hareketlerle Cumhurbaşkanını devirecek. Ama bahsettiğimiz halk Türk Milletidir. Her bir ocağı devlet kuran bir millet sizin siyasi fantezilerinize kanmaz, sizin boyun eğdiğiniz ağababalarınıza boyun eğmez…
2eylul.com.tr