Hem suçlu hem güçlü: Kızına sağlık raporu vermedi diye doktorlara tekme tokat saldırdı
Her olayda peşinen sağlıkçılarımızı haklı, muhataplarını suçlu ilan etme hastalığından kurtulmamız lazım!
Yeni Şafak Gazetesinin İnternet sitesinde kocaman bir başlık
"Hem suçlu hem güçlü: Kızına sağlık raporu vermedi diye doktorlara tekme tokat saldırdı"
Hemen ardından da kendilerine ulaşan şekliyle haberi özetlemişler:
"Pandemi döneminde en ağır yükü sırtlanan doktorlara saldırıların ardı arkası kesilmiyor. 'Pes' dedirten son olay Eskişehir'de yaşandı. Aile Sağlığı Merkezi’ne avukatlık stajı yapmak isteyen kızına sağlık rapor almak için giden öğretim görevlisi D.K, raporu hastanenin vermesi gerektiğini söyleyen Dr. E.Ç’ye (31) saldırdı. Araya giren A.A’a (50) da tekme attı. Merkezin güvenlik kamerasına yansıyan olay sonrası iki doktor da D.K. ve yanındaki eşi ile kızından şikayetçi oldu, 15 günlüğüne de koruma kararı aldırdı."
PEKİ GERÇEKTEN DE OLAY İLK DUYURULDUĞU GİBİ Mİ GERÇEKLEŞTİ?
Diğer haberlerin de farklı bir tarafı yok: Kızına sağlık raporu almak için didinip duran, ortada hiçbir haklı gerekçe olmadığı halde o raporun kendilerine neden verilmediğini anlamaya çalışan, kendilerine ölüm tehdidi bile yapılan akademisyen suçlu!
Peki olay gerçekten de bu hadiseden kendilerini mağdur gibi göstermek isteyenlerin piyasaya yaydığı gibi mi gerçekleşti? Acaba olay bizim duyduğumuz, gördüklerimizden daha ötede ve daha farklı bir şekilde gerçekleşmiş olabilir mi?
VİDEO GÖRÜNTÜSÜNÜ İZLEYENLERİN ÇOĞU AKADEMİSYENE HAK VERMİŞ
Bakın bu olayda, daha önceki hadiselerde olduğu gibi sağlık çalışanlarını peşinen haklı, onlarla tartışanları peşinen haksız gösteren önyargılı bir yaklaşım seziyoruz. Bu yüzden bu haberi hiçbir şekilde kamuoyuna aktarmadık.
Olayın görüntülerini de izledik. Olayın görüntülerini ancak mümkün olan açıdan izleyip yorum yapan insanların birçoğu bile kızına hakkı olan raporu bir türlü vermeyen hekimler karşısında hakkını ararken suçlu gibi kamuoyuna yansıtılmaya çalışılan akademisyene hak vermişler.
Olayın görüntülerini izlediğimizde orada, merkezde çalışan bir bodyguard olduğunu düşündük. Gerçekten de bir sağlık ocağında insanlar sağlık çalışanları ile tartışsalar bile sağlık çalışanlarından herhangi birisi hasta ya da yakınlarına bu kadar saldırgan bir tavır içine girip olayın büyümesine sebep olabilir mi? O kişi her kimse, o saldırgan tavırlarla kamuoyunda peşinen suçlu gösterilip çarmıha gerilen akademisyenin üzerine yürümese olay muhtemelen bu boyuta hiç gelmeyecekti.
Peki bu olayda peşinen suçlanan akademisyen bu yaşananları nasıl anlatmış kamuoyuna yaşananları aktardığı yazılı açıklamasında?
DERNEKTE ALINAN KARARLARA GÖRE Mİ ÇALIŞILIYOR?
Birlikte okuyalım:
"Kızımın Eskişehir Barosu'nda Avukatlık stajına başlayabilmesi için gerekli olan evraklardan biri olan sağlık raporunu almak üzere Kırmızı Toprak Aile Sağlığı Merkezi'ne 04.08.2020 tarihinde öğleden sonra mesai saatleri içerisinde gittik, fakat doktorların gelmediği ve gelmeyeceği söylendi.
Bunun üzerine 05.08.2020 tarihinde raporumuzu almak üzere Kırmızıtoprak Aile Sağlığı Merkezi'ne kızımla birlikte tekrar gittik. Kızım kendi aile hekimimizin izinli olduğu için onun yerine bakan E.Ç. isimli doktor şahıstan rapor talep ettiğini fakat kendisi birkaç yere telefon ettikten sonra kızımın yanına gelerek "Aile Hekimleri Derneğimizin kararı var; sana rapor vermiyorum" dediğini belirtti.
"AİLE HEKİMLERİ DERNEĞİMİZDE KARAR ALDIK, VERMİYORUM. GİDİN BURADAN!"
Kızım baronun sayfasında aile hekimleri tarafından raporun verildiğini ve diğer arkadaşlarının da bu raporu aile hekimlerinden aldığını belirtmesi üzerine doktorun "Git arkadaşların nereden aldıysa oradan al" diyerek sağlık raporunu vermeden, sevk ve hiçbir yönlendirme yapmadan gönderdiğini öğrendim.
Bunun üzerine durumu öğrenmek ve nasıl bir yol izleyeceğimizi belirlemek üzere kızımı da yanıma alarak içeri girdim. Girişteki görevliye doktorla görüşmek istediğimizi söyledim. Bayan doktor geldi. Neden kızımın kaydını yapıp rapor vermediklerini sordum. Doktor olan E.Ç. "Ben sağlık raporu vermiyorum, başka yerden alın" dedi. Ben de bizim aile sağlığı merkezimizin orası olduğunu ve oradan almamız gerektiğini belirtince bağırarak ve el kol hareketleri yaparak "Aile Hekimleri Derneğimizde karar aldık, vermiyorum. Gidin buradan" dedi.
ÜST KATTAN BİRİSİ GELEREK "NE YAPIYORSUN SEN BURADA" DİYE BAĞIRDI
Bunun üzerine kendisine bahsettiği derneğin bir sivil toplum örgütü olduğunu, orada alınan kararların bizi ilgilendirmediğini, burada bir kamu görevini yerine getirdiğini, dolayısı ile görevini yaparken derneğin kararlarına değil devletin kurallarına uyması gerektiğini kendisine hatırlattım ve işlemimizi yapmasını talep ettim.
Bunun üzerine daha da sinirlendi, sesini de yükselterek "Vermiyorum, defolun gidin!" dedi. Kendimi, üniversitede öğretim görevlisi olduğumu belirterek tanıttım. Bu sırada doktorun bu şekilde bağırması ve benim ona durumu anlatmaya çalışmam üzerine, daha sonradan doktor ve isminin A.A. olduğunu öğrendiğim bir şahıs üst kattan gelerek bana "Ne yapıyorsun sen" diye bağırmaya başladı. Ben de kendimi tanıttım ve bayan doktorla konuştuğumuzu ve olayın ne olduğunu bilmeden o şekilde davranmasının yanlış olduğunu belirttim.
Daha sonra bayan doktora dönerek benim talep ettiğim işlemi yapmayarak suç işlediğini, mutlaka kaydımızı yaparak ya rapor vermesini yoksa da ikinci kademe bir sağlık kuruluşuna bizi sevk etmesi gerektiğini hatırlattım. Israr edince ismini bana bildirmesini ve görevini yapmadığı için ilgili birimlere şikayet edeceğimi söyledim.
"BENİM KARDEŞİM BARO YÖNETİMİNDE, SEN VER BAKALIM İSMİNİ"
Bunun üzerine kızıma dönerek "Benim kardeşim baro yönetiminde; sen ver bakalım ismini. Ben sana sorarım" dedi. Ben tekrar kendisine görevini yapmayarak suç işlediğini ve bir an önce kaydımızı yaparak ya raporumuzu vermesi gerektiği ya da ikinci kademe bir sağlık birimine sevkimizi yapması gerektiğini söyledim. Ayrıca kendilerini devletin orada görevlendirmesinin nedeninin bize birinci derece sağlık hizmete vermek olduğunu hatırlattım. Bunun üzerine A.A. bana "Size hizmet falan vermiyoruz, defolun gidin" dedi. Ben de bu işin kendisini ilgilendirmediğini ve karışmaması gerektiğini söyledim. Bu arada bayan doktor bağırarak "Bekleyin o zaman, sizi sevk edeceğim" dedi. Ben de tamam dedim ve A.A. da odasına döndü.
5-10 dakika beklememize rağmen bayan doktordan dönüş olmayınca girişteki görevliye doktorun sevkimizi yapıp yapmadığını sordum. "Yapacak herhalde ama bir yerlere telefonla soruyor ne yapacaklarını, bekleyelim" dedi. "Tamam" dedim ve beklemeye devam ettik.
DOKTORLAR BÖYLE BAĞIRMIŞLAR; DEFOLUN GİDİN, ÖLDÜRECEĞİM SENİ!
Bir süre sonra doktor üst kattaki odadan alt kata geçiyordu. Yanımdan geçerken kendisine "Tamam mı? Bizi nereye sevk ettiniz?" diye sordum. Bana "Sevk ettim, defolun gidin" dedi.
"Nereye sevk ettiniz, nereye gideceğim?" dediğimde ise "Onu da kendin bul, sana bilgi vermek zorunda değilim" dedi ve gitti. Bu arada bayan doktor tekrar bağırarak konuştuğu ve el kol hareketleriyle ortamı gerdiği için üst kattan A.A. isimli şahıs tekrar gelerek aile hekimliğinin kapısında beklediğim sırada bağırarak ve hakaret ederek beni dışarı doğru itti. A.A. isimli doktor şahıs benim üstüme yürüdüğü sırada göğsü ve göbeğiyle beni itti. Ardından tekmelerle saldırdı ve küfürler savurarak "Öldüreceğim seni" dedi.
"KIZIMA GELEN DARBELERİ ENGELLEMEK İÇİN BACAĞIMI ARAYA UZATTIM"
Bu arada kızım doktorun saldırısını engellemek için araya girdi ve beni tekmelerden korumak için gayret gösterdi. Bu doktor, kızıma da aynı şekilde tekmelerle vurarak aradan çıkarıp beni darp etti. Fakat tekmelemesine rağmen kızım beni korumak için aradan çıkmayınca kızımın bileğinden tutup büktü ve cama fırlatarak etkisiz hale getirip aradan çıkardı. Ben kızıma gelen tekmeleri engellemek için ayağımı uzattığım sırada ayağımın birinden tutarak bacağımı yukarı kaldırdı ve bükerek kırmak için çabaladı. Bunun sonucunda beni sırtımın üstüne yere savurup betona vurdu. O sırada orada çalışanların hepsi seyirci durumundaydı. Ayırmak için E.Ç. isimli doktor şahıs hiçbir müdahalede bulunmadı. Buradan da belirtmek isterim ki bayan doktor olan E.Ç. adlı şahısla aramızda hiçbir temas olmamıştır. Eşim darp edildiğimi görünce arabadan gelerek "öldürüyorlar" diyerek çığlık attı. Bunun üzerine beni bıraktılar ve kaçarak binaya girdiler.
VERİLMEK İSTENMEYEN O RAPORU BAŞKA BİR AİLE HEKİMİNDEN ALMIŞLAR!
Daha sonra polis çağırdık ve gerekli adli işlemleri yaptık. Darpla ilgili gerekli raporları aldık. Bu raporun yanısıra devletin kurallarını dikkate alan başka bir aile hekiminden (E.Ç. isimli doktorun dernek kararına dayanarak vermediği) raporumuzu aldık.
Sonuç olarak böyle elem verici bir olayı ailecek yaşadığımız için üzüntü duyuyorum. Canımızı emanet ettiğimiz insanlardan biri olan doktor tarafından darp edilmek ve bana zarar verilmesini engellemeye çalışan kızıma karşı erkek doktorun saldırısı, bayan doktorun tehdidi beni daha da üzmüştür. Adli süreç devam ediyor. Bize bu üzüntü verici durumu yaşatan doktorların gerekli cezayı almasını ve gerçeklerin açığa çıkmasını temenni ediyoruz...
Doç. Dr. D. K."
Esas mağdurun kendileri olduğunu anlatan öğretim görevlisi D.K'nın anlattıklarını bakılırsa herhangi bir aile hekiminden alınabilen sağlık raporunu kızlarına vermemek için buradaki hekimlerimiz inanılmaz ve anlamsız bir direniş göstermişler.
STAJ ÖNCESİ RAPOR İSTENMESİ AVUKATLIK KANUNUNDA YOKMUŞ!
Baroda staj yapmak için sağlık raporu niye şart koşulur orası aynı bir tartışma konusu. Zira bu olayda ismi geçen derneğin bir şubesinin bu konudaki görüşlerini ortaya koyan haber 19 Aralık 2018 tarihinde yayımlanmış. Haberde şu ifadeler bulunuyor: "İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Hukuk Genel Sekreteri Mustafa Tamur, avukatlık staj başvurusunda sağlık raporu istenmesinin hukuksuzluk olduğunu savunarak, yeni kararın, avukat adayları ile aile hekimlerini karşı karşıya getireceğini belirtti.
Avukatlık Kanunu'nda sadece 'avukatlık başvurusu' sırasında yani staj sonunda aklen ve bedenen avukatlığa engel bir halin bulunmaması şartı getirilmişken, kanuni yetkisi olmamasına rağmen avukatlık staj başvurusunda sağlık raporu istenmesi açıkça bir hukuksuzluktur. Anayasamızın 17. maddesine de açıkça aykırıdır. Bu aykırılığı yapan kurumun Türkiye Barolar Birliği olması ise üzücüdür. Daha üzücü olan şey ise TBB'nin de verilen sağlık raporunu 'altı üstü bir imza' olarak görmesidir."
Buradan rahatlıkla anlaşılacağı üzere Avukatlık Kanununda olmayan bir şeyi Barolar Birliği staj yapan avukat adaylarına şart koşuyor ve bunun için gerekli olan ve "altı üstü bir imza" olarak görülen raporun alınması, bu olayda olduğu gibi, bazı sıkıntıların yaşanmasına sebep olabiliyor. Dernek yetkilisinin yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere altı üstü bir imza olan bu belgeyi staj yapacak olan kişiler aile hekimlerinden alıyorlar!
ALTI ÜSTÜ BİR İMZA OLAN BELGEYİ VERMEMEKTE NEDEN ISRAR ETMİŞ OLABİLİRLER Kİ?
Evet, olayın böyle bir yönü var. Ancak Eskişehir'de yaşanan bu üzücü hadisede öğretim görevlisinin kızının başörtülü olduğu ve sanki bu yüzden kendisine "altı üstü bir imza" olan raporun verilmek istenmediği, başka bir aile hekiminden daha sonra rahatlıkla alınan bu belgenin verilmemesinde ısrar edilmesinin olayın büyümesine ve ülke gündemine oturmasına neden olduğu rahatlıkla anlaşılıyor.
Hadi diyelim ki buradaki hekimlerimiz altı üstü bir imza olan bu raporu vermek istemediler. Muhatabı olan vatandaşlara karşı kullandıkları dil ve yaklaşım bu olayda olduğu gibi mi olmalı? Bir doktorumuz kendilerine sürekli olarak derneklerinin aldığı karara göre değil devletin koyduğu kurallara göre iş yapmalarını hatırlatan öğretim görevlisinin üzerine yürüyor, fiziksel saldırıyı başlatıyor; sonra babasına yapılan saldırıyı engellemek isteyen kıza da aynı şekilde saldırısını sürdürüyor. Tüm bunları kamera görüntülerini izlediğiniz zaman bire bir anlayamıyorsunuz. Çünkü görüntüler tek açıdan; altı üstü bir imza olan raporu almak için iki gününü verdiği halde başarılı olamayan bir ailenin mağduriyeti bu görüntülerde doğal olarak yok, görünmüyor!
SAĞLIK ÇALIŞANLARI ELBETTE BAŞTACIMIZ ANCAK BU YAKLAŞIM BİÇİMLERİ VE KULLANDIKLARI DİL YANLIŞ!
Öğretim görevlisinin kamuoyuna bu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamadaki ifadelerine göre aile sağlığı merkezinde çalışan hekimlerimizin kendilerine karşı sürekli olarak saldırgan bir dil kullanmışlar. Elbette sağlık çalışanlarımız baştacımız. Ancak sağlık çalışanlarımızın da vatandaşın altı üstü bir imza olan işini sürüncemede bırakması, bu sırada "Defolup gidin, sizi öldüreceğim" gibi ifadeler kullanması (ki görüntülerdeki kişi eğer doktor ise fiziksel olarak da gerçekten çok saldırgan) hiçbir şekilde hekimlik mesleği ile açıklanamayacak kadar mide bulandırıcı.
Vatandaşın işini devletin kurallarına göre yapması gerekenler bunu kendi derneklerinde alınan kararları gerekçe göstererek yerine getirmekten imtina edemezler. Hiç kimsenin, hiçbir kurumun ve çalışanın böyle bir lüksü olamaz. Böyle bir tavır düğmenin en başta yanlış iliklenmesine ve olayın bu derece büyümesine neden olmuş görünüyor. Zaten Aile Hekimleri Derneğinin yaptığı açıklamadan da anlaşılacağı üzere bu belgeyi aile hekimleri veriyor. Eskişehir'de yaşanan olayda da aile hekiminin bu görevini yerine getirmemekte ısrar ettiği anlaşılıyor!
VATANDAŞI SİNİR KÜPÜ YAP SONRA DA MAĞDURA YAT!
Kimse kusura bakmasın ama altı üstü bir imza ile hallonulacak böyle bir belgeyi tüm uğraşlarımıza rağmen alamamış olsak herhalde hepimiz çok büyük öfke duyardık. Ancak bu olayda anladığımız kadarı ile sağlık çalışanlarımız vazifelerini yerine getirmek istememenin verdiği anlaşılması zor bir agresiflik içinde hareket etmişler. Ne olursa olsun sağlık çalışanlarımızın vatandaşlara karşı öyle bir yaklaşım ve dil kullanmaması gerekirdi. Zaten kamera görüntülerine bakıldığında A.A. isimli doktorun saldırısına kadar herhangi bir fiziksel temas hiç kimse ile gerçekleşmemiş.
HADİSELER, ONU İLK DUYURANLARIN ANLATTIĞINDAN ÇOK FARKLI BİR ŞEKİLDE GELİŞMİŞ OLABİLİYOR!
Bu olay bize bir kere daha şunu gösterdi: Yaşanan bir hadiseyi ilk kamuoyuna kim nasıl aktarıyorsa o olay öyle oldu sanılıyor. Genel olarak hemen her olayda sağlık çalışanlarımız peşinen haklı, vatandaş da haksız gösteriliyor. Ancak olay kamuoyuna yansıtıldığından çok farklı bir şekilde gelişmiş olabiliyor. Olayın bu kadar büyümesine zaman zaman sağlık çalışanlarımızın hatalı tutumları da sebep olabiliyor.
Sağlık çalışanlarımız da onların hizmet vermekle mükellef oldukları vatandaşlarımız da bizim baştacımız. Onların kendi aralarında yaşadıkları benzer her hadise bizleri üzüyor, hüzünlendiriyor.
Umarız şu olaydan hepimiz kendi açımızdan gerekli dersleri çıkarırız da benzer şekilde bir başka hadisenin daha yaşanmasının önüne bugünden geçmiş oluruz!
Sezai Şen
eskisehirdenhaberler.com