YENİ DEĞERLERİMİZ
YENİ DEĞERLERİMİZ
Her toplumun düzen sağlayıcı gelenek görenek ve ahlak kuraları vardır. Bu kurallar sayesinde milyonlarca insan birlik ve düzen içinde yaşar gider.
Hukuk kuralları yazılı kurallar olarak adlandırılırken, yazılı olmayan kuralların toplum vicdanını ne kadar rahatlattığı, kontrol ettiği, düzenlediği inkar edilemez en büyük gerçektir.
Çocuk doğduğu andan başlar yaşadığı toplumun değerlerini almaya, ilk kulağına üflenir adı ve inancı.
Her toplumun değerleri, önem verdikleri üç aşağı beş yukarı aynıdır aslında. İyilik, güzellik, dostluk, yardım severlik, paylaşım, yiğitlik ve kahramanlık genel kabul gören değerlerdir.
Bize sanki bu değerleri bizden başka kimsenin savunmadığı şırınga edilir, pompalanır ama insanın aklının ermesinden, dünyayı algılamaya başlamasından sonra, tüm insanlığın bu değerler çerçevesinde döndüğü görülür.
Ceza hukukunda, “Hafifletici sebepler” vardır ya; sanırım her ülkenin hukuku böyledir.
Avrupa’da insanlık ölmüş! Gelenek görenekler diye bir şey yok adamlarda! Irz namus diye bir şey kalmamış! Tüm değerler çürümüş! denir ve devam edilir…
Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinden çıkış görüntüleri herkesin kafasını karıştırdı. Bir insan katilinin kahramanlar gibi karşılanması, tüm medyanın eksiksiz cezaevi önünde hazır olması, ağzından bir cümle alabilmek için birbirlerini ezmeleri, toplumsal değerlerimizi sorgulatır oldu.
Deniz Seki’nin esrar kullanma iddiasından sonraki sürecide toplumsal değerlerin nerelere gittiğinin bir işaretiydi sanki.
Tarkan’ın emniyette esrar kullanma iddiasından dolayı gözaltına alınması ve serbest bırakılması, toplumsal değerlerimizin sorgulanmasına neden olan en son olaylardan birisiydi.
Her defasında diğer toplumları eleştiri yağmuruna tutarken, ülkemizde yaşanan toplumsal olaylar “çürümüşlüğümüzün” hangi boyutlara vardığının bir göstergesi gibiydi.
Tekel işçileri yetmiş gün aç susuz eylemde iken, toplumsal olarak kılımız kıpırdamaz, medyada yeterli ilgiyi bulamazken, suç teşkil eden olaylarla gündeme gelen kişilerin daha çok toplumsal ilgiyi görmesi hangi büyük değerlerimizle örtüşür?
Kör ve özürlü bir vatandaşımızı, su parasını ödemedi diye dört gün cezaevine sokmak hangi evrensel hukuk kurallarına sığar.
Bu suçu medyaya yüklemek, orada aramak, ne kadar doğrudur? Aşkı Memnu için; toplumsal değerlerimizi yozlaştırdı, insanları suça teşvik ediyor, aile içi cinsel ilişkileri teşvik ediyor” gibi eleştiriler yapılıp RÜTÜK göreve çağrılmıştı.
İzleyicisi olmayan bir dizinin gündeme gelmesi tabii ki çok zor. Demek ki, birileri izliyor bu diziyi.
Medyada toplumun bir yüzüdür. Bunu kimse inkar edemez. Magazin programlarının ne kadar büyük bir izleyicisi olduğu aşikar.
Asıl yozlaşma ülkemizde yaşanıyor.
Değerlerimiz son yirmi yılda çok değişti. Bir çok suç, artık toplumun vicdanında suç olmaktan çıktı. Özal’ın deyimiyle; “memurum işini bilir” zihniyeti ile, her yol meşru sayıldı.
Bir toplumun yıkılışı beyinlerin çürütülmesi ile başlar, ekonomik çöküntü ile doruk noktasına ulaşır.
Yeni değerlerimiz, yaşamımızın her alanına girmiş bulunmaktadır. Her geçen gün yenileri eklenmektedir.
Boşuna değildir televizyon ekranlarında; “insanlık öldü mü?” yazısı.