Bir varmış, bir yokmuş
Masallar böyle başlarlar. Masallara alışkın olanlarda her zaman böyle beklerler her lafın başlamasını. Böylece hayatla yüzleşemez duruma da gelirler. Çünkü hep o masalsı büyüyü görmek isterler, masalları duymak isterler. Her söylenen söz, her konuşulan laf onlara kendi masallarını anlatsın isterler.
Hayatta tek bildikleri şey kendi masal dünyalarıdır aslında. Bunu kabullenmek istemezler, zira korkarlar gerçeklerle an gelip yüzleşmekten. Masalları dışında bir şeyler duyup da yıllardır avutulduklarını, kandırılıp umutlarının sömürüldüğünü anlamamakta direnirler. Bir an gelip uyandırılacak olsalar bilirler ki dönüp arkalarına bakacak cesaretleri kalmayacaktır. Yıllarca boş bir masalla avunduklarını anlayacaklarını bildikleri için gerçekleri hep bilinçaltlarına atmışlardır. Hayata bakmamak adına, bazen korkuları ile yüzleşmeyi de deve kuşu misali kafalarını kuma gömerek çözmeye çalışırlar. Kafalarını gömerler ki birileri gelip gözlerini açıp farklılıkları göstermesin kendilerine. Masallarından uyandırmasınlar onları.
Masallarla tanımışlardır hayatı aslında. Bildikleri tüm renkleri masallardan bilirler, onlar için her kurbağa öpülesi bir varlıktır, her beyaz ata binen yakışıklı adam prenstir, her uykudaki kız öpülmeyi bekleyen bir prensestir. Onları çözmüş olanlar da, onlara bu masallardan parçalar sunarlar. Alışkın oldukları rüyadan uyandırmadan, masalı anlatmaya devam ederler. Onlarda masalcı dedelerin peşinden gitmeyi severler. Zira yıllardır bildikleri tek şey bu masallardır. Tanıdıkları bildikleri kandırmacaların dışında bir şeyler olduğunu kabullenmemek adına masaldan uyanmamayı tercih ederler. Masalcı dedeler anlatır, onlar kendilerinden geçerler..
Bir varmış, bir yokmuş diye başlamayan her şeye karşı düşmandırlar bu yüzden. Onların masallarının dışında olan, gelişen her şeyi yalanmış gibi algılarlar. Olanca güçleri ile taarruz ederler masal dışındakilere. Uyanmaktan korkarlar, etraflarındaki masalcı dedelerin kaybedeceklerinden korkarlar. Kendilerini sunulan kandırmacaların an gelip biteceğinden duydukları endişeden olsa gerek düşmandırlar masallarının dışındaki her şeye.
Oysa hayat öyle masallarındaki gibi değildir.. Ne öyle büyük mucizeler vardır, ne bir tavuk hindi yumurtası çıkartır. Ne bir aslan miyav der, nede bir fare kükreyip kediyi alt eder. Nede sen kafanı gömdüğünde, görmezden duymazdan geldiğinde yaşananlar yaşanmamıştır. Hayat masallardan ve masalcı dedelerden ibarettir diye umuyor olsalar da; gerçek adamlar, gerçek işleri kovalamaktadır. Hayat sadece masallardaki renklerden ibaret değildir, masalcı dedelerde gün gelip sıçramayı şaşırır. Statükolarını korumak için uydurdukları masal dağları gün gelir yıkılır.
İşin aslında kısa özü, sizin masallarınız dışında da gerçek bir dünya vardır. Birileri o dünya ile ilgili gerçekleri anlatıyorsa bunlar yalandır, uydurmadır diyerek inkâr yolu ile bunlardan kaçmak mümkün değildir. Zira kelaynak misali azalan sayınıza rağmen hala masallara inanmaya devam etmeye çalışmanız, masalcı dedelerin anlattıklarını ağzı açık dinliyor olmanızın bir anlamı da kalmamıştır. Gerçeklerle yüzleşmenin, dönüp aynada kendinizi incelemenin zamanı gelmemiş midir?
İlla size bir şeyleri anlatmak için bir varmış, bir yokmuş diye mi lafa başlamak gerekir? İlla masalınızdaki gibi kandırmacalar mı sunmak gerekir bir kez olsun ön yargısız başkalarınızı dinleyebilmeniz için. Hayat öyle kendinizi kandırdığınız kadar sığ ve sadece sizin gibilerden ibaret değildir ki! Hayat bir çok rengi içinde barındıran muhteşem motiflerden oluşmuştur. Sizin masallarınızdaki gibi tek bir renk yoktur. Size masallar anlatan masalcı dedelerin dediği gibi sadece sizin gibilerden oluşmak zorunda da değildir hayat. Bir yazarın kitabında anlattığı gibi insanlık büyük bir halı gibidir ve o halının üzerindeki her desen kendi renginde olmalıdır, ki o bütün büyük bir güzellik taşısın. Belki de yaratıcının bizden istediği de bu sadece. Sadece kendimiz olabilmemiz. Kendimiz olarak olmamız gereken rengi bulup o halıdaki desenin ahengini korumamız.
Sizin masalcı dedeleriniz sizin bu afyonlu halinizi kullanıyor ve size hala bir doz daha fazla veriyor. Sizlerde bu masaldan uyanmaktan korktuğunuz için her seferinde dozun artmasından mutlu oluyorsunuz. Ama artık bu masaldan sıyrılmanın ve gerçeklerle yüzleşmenin zamanı gelmedi mi? Bir varmış, bir yokmuş demeyenlerin de söylediklerine kulak vermenin vakti gelmedi mi? Bunları inkar etmek ve dinlememek, hatta fiili olarak bunları susturmak için gırtlağına sarılmak mı size bu masallarda öğretilenler. Farklı seslere sadece yalan demek ki kaçabilecek tek noktanız.
Masalları bırakın ve etrafınıza biraz daha farklı gözlerle bakmaya çalışın, masallardan uyanamıyorsanız da bırakın masal dışındakilerde gerçekleri anlatmaya devam edebilsinler. Bırakın bazı laflar bir varmış, bir yokmuş diye başlamasın ve bırakın herkes sizin gibi masalcı dedelerin masalları ile uyumasın..