Ne Hallerdeyiz ?
Vatandaşlarımızın futbol takımı tutar gibi körü körüne partizanlık yaptıkları, lider olarak gördüklerinin yaptıkları hata ve yanlışlarda bile onları haklı çıkarmaya yönelik yorumlarına üzülerek şahit olmaktayız. "Kraldan çok kralcılık yapmak" hastalığı toplumumuzu içten içe sarıp kuşatmış maalesef. Ya AKP olmasaydı isimli yazıma yönelik yapılan yorumlara bir cevap olur temennisiyle bu makaleyi dikkatle ve tarafsızca okumanızı tavsiye ederim.
“ En-nasü ala din-i mülukihim” yani “İnsanlar meliklerinin dini üzeredir.”
İnsanlar, Yezid ibni Muaviye zamanında şöyle idi; bir kişi bir dostu ile karşılaştığında: “Bu gecen nasıldı? Cariyen nasıl şarkı söyledi, rakkasen kim idi?.. gibi şeyler sorarlarmış. Çünkü hayat, zevk ve eğlence üzerine kurulu imiş.
Yine, Mervan bin Muhammed zamanında; lüks ve israf özellikle umran, yani köşkler ve saraylar yapımı revaçta ve moda olduğu için, karşılaşanlar “Köşkün yapımı için ne kadar para harcadın?.. diye sorarlarmış. Çünkü zihinlerini hep bu gibi şeyler meşgul edermiş.
Fakat, Ömer ibni Abdülaziz zamanında ise karşılaşanlar “Bu gece kaç rekat namaz kıldın? Kur’an’dan ne kadar okudun?.. diye sorarlarmış.
İşte yönetimler arasındaki farkın ahaliye yansımaları üzerine birkaç basit örnek gösteriyor ki tek başına devletin başının yada tek başına toplumun iyi yada kötü olması diye bir şey söz konusu değil. “Bir kavim kendini düzeltmedikçe onlara hayırlı idareci verilmez” ikazından da anlaşılacağı üzere devletin başında hayırsız, yanlış işler yapanların bulunmasının asıl kabahatlisi o devletin vatandaşları olduğu gibi bunun akside düşünülmelidir.
Yani bir millet sosyal ve ailevi hayatlarında gerek inancından gerekse kültüründen gelen bazı değer yargılarını yitirip yozlaşmaya doğru gider ve bu kötü gidişattan gerçek anlamda rahatsızlık duymazsa, düzelmesi için çabalamazsa o toplumun başına hayırlı idareciler gelmez. Kazaen gelse de çok durmaz yönetimden azledilir. O milletin lehine, menfaatine olan icraatlar yapsa da kıymet bilinmez. Sahip çıkılmaz böyle hayırlı idarecilere.
Çok hazindir ve tuhaftır ki; şu an ekseri çoğunluğu Müslüman olan milletimiz rüşvetten, yolsuzluktan şikayet etmek şöyle dursun bu durumu kanıksamış durumdadırlar maalesef. Başa gelen yöneticilerin yanlış icraatlarında bile eğer baştaki kendi zihniyetinden ise ikaz etmek şöyle dursun “Ne var ki canım biraz da bunlar yesin. Devletin malı deniz yemeyen keriz” diye boşa dememişler gibi bir savunmaya geçebiliyorlar. Böyle bir millet olmaya devam edersek, değil her gün 5 vakit namaz kılmayı 55 vakit kılsak da refaha, huzura ve selamete ulaşamayız. Namaz bizi doldurmalı ve kötülüklerden alıkoymalıdır.
Namaza, oruca ve diğer ibadetlerimize devam edip kıldığımız gibi; kul hakkına, dul ve yetimin hakkına da dikkat etmeli, haksızlığa, rüşvete, yolsuzluğa karşı göz yummamalı, sesimizi yükseltmeliyiz. Böyle olursa milletimizin bekasından söz edebiliriz. Aksi halde böyle bir toplumun istikbali pek hazin olacaktır.
Akıllı olalım, hem kendimize hem de çocuk ve torunlarımıza güzel ve yaşanabilir bir ülke bırakmak için önce kendimizi düzeltelim. Biz iyi ile kötüyü, hayır ile şerri fark edip iyi ve hayırlının hakim olması için çabalarsak başımıza hayırlı idareciler gelecektir. Gelin istikbalimizi düşünüp, kendi bindiğimiz dalı kesmeyelim, kendi kuyumuzu kendimiz kazmayalım.
Bir olalım, diri olalım, var olalım.