İnandığın Gibi Yaşa Türkiyem
“Yaptıklarını şeytan süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.” [Ankebut Suresi, 38]
Evet sevgili okurlar ayeti kerimede yüce Rabbimizin bize bildirdiği gibi dünyamız daha önceleri de nice yoldan çıkan, yönünü şaşıran milletleri ve insanları tarihin tozlu rafları arasına kaldırdı. İçinde bulunduğumuz zaman ve şartlarda algılarımızdaki hata ve kusurlar ve birde inançlarımızdaki yozlaşma ve sapmalarında etkisiyle maalesef bazen gördüklerimizin ne manaya geldiğini iyi anlayamıyoruz.
Gördüklerimiz ve yaşadıklarımızın bizleri uyandırması gerekirken tam tersine bizleri derin uykulara ve şuursuzluğa sevk ediyor. Dünyada ve ülkemizde özellikle son 10 yılda gözlenen değişim ve sapmalar, Ortadoğu coğrafyasında süregelen Müslüman katliamları bize bir şok etkisi yapması gerekirken ne yazıktır ki bu olmamış, aksine, Müslümanlara narkoz etkisi yapmıştır.
Burada Hz. Ömer (r.a)’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum; “İnandığınız gibi yaşamazsanız, Yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”
Hz. Ömer’in bu sözüyle başta verdiğimiz ayet nasılda örtüşüverdi değil mi?
Müslümanlığımızın ve insan olarak yaratılışımızın gereği olan bir yaşantı içinde olmazsak akıbetimizin hem bu dünyada hem de öte alemde pek de hayırlı olacağını söyleyemeyiz.
Eşrefi Mahlukat (yani yaratılmışların en şereflisi) olarak var edilişimizin gereği olarak Rabbimizin bize bahşettiği akıl, kalp ve göz nimetleriyle kendimize hayırlı bir yol bulmalı ve hak yolda sebatkar ve sadıkane birer kul olarak yaşantımıza devam etmeliyiz. Kendisi sapıtan ve başkalarını da saptırmak isteyenlerin, insi ve cinni şeytanların hile ve oyunlarına gelmemeliyiz.
“Uyanık bir tek adam, uyuyan binlerce kişiden çok daha kuvvetlidir.” [S.Carnot]
Ne kadar hazindir ki; kendi inancını ve milletini işe yaramaz, köhne ve yenik bir medeniyet şeklinde tasvir eden idareciler iş başında bugünkü Müslüman devletlerde!.. Devleti sevk ve idare etmesi beklenenlerin daha işe başlamadan bizim milletimiz geçmişte bir hiçti şimdide bizim medeniyetimizden bi cacık olmaz gibi bir anlayışla bizleri hangi kulvarda koşturduğu ve vardırmak istediği noktayı anlamak için arif olmak gerekmiyor.
Bu meyanda, Avrupa Birliği Bakanlığı gibi bir müessesenin bizi nasıl etkileyeceğini ileride hep beraber temaşa edeceğiz. Ama ben şu kadarını söyleyeyim ki bir Müslüman ve dünyaya bin yıl adalet dağıtan aziz bir milletin torunu olarak böyle bir bakanlığa gerek duyulmasını içime sindiremiyorum. Benim dedelerim Avrupa’yı baskı ve dayatmanın hakim olduğu karanlık bir çağdan kurtarmıştır. Dünyada ve bölgemizde barış ve adaleti tesis ederek, değişik dinlere inanan ve farklı dilleri konuşan birçok toplumun bir arada barış içinde yaşamasını sağlayan bir ecdadın torunlarıyız.
Girmek için her türlü tavizleri verip taklalar attığımız ve uğruna bakanlık bile açtığımız Avrupa ise adım attığı her coğrafyaya kan, gözyaşı, zulüm ve adaletsizlik taşımıştır. Her zaman sömürgeci olmuştur.
Eğer bir bakanlık kurulacak ise hem Türkiye’mde hem Avrupa ülkelerinde Osmanlı ve İslam Medeniyeti Bakanlıkları kurulmalıdır.
Bizim asırlarca kaldığımız topraklarda insanlar dilediği gibi inanç ve dillerini yaşamakta özgür iken Avrupa’nın asırlar değil sadece 30-40 yıl sömürdüğü yerlerde bile insanların hem dinleri hem de dilleri zorla değiştirildi.
Böyle tek dişi kalmış canavarların sözde medeniyetlerinin etkin olduğu AB’ye girişin ilk adımı olarak; İslam’a karşı en kindar hisler besleyen ve tarihteki en vahşi haçlı seferini düzenletmiş olan bir Papa’nın heykelinin altında AB’ye giriş için her türlü tavize açığız diyerek imza atmak ne demektir. Ve oradaki medeniyetsizlerden alkış toplamak ve bunu bu millete bir zafermiş, bir maharetmiş gibi ifadelendirmek ne acayip bir iştir Allah aşkına…
Ey milletim artık aç gözünü, hep beraber içinde olduğumuz bu geminin rotası daha açık bir ifadeyle kıblesi yanlış, varmak istediği limanı ise ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.
Necip Fazıl üstat bu günleri görse ne yapardı acaba?
Şiirlerinden birini dillendirdi diye hapse giren birinin sonradan davasından çark edipte AB peşinde koşturduğunu belki gözleriyle görmedi ama eminim ki kemikleri sızlamaktadır. Hazır kendisini anmışken rahmetli üstadın bir ifadesiyle noktalayayım sözlerimi…
“ Biz hangi millet ve siyasi zümresiyle olursa olsun, Avrupalının hoşuna gittikçe ve alkışını topladıkça böbürlenmek yerine başımızı taştan taşa vursak daha iyi ederiz.”
Kalın sağlıcakla…