SİVRİHİSAR’A HİZMETİ GEÇMİŞ İNSANLARI YAZMAK
Yaşarken çoğu insanın değerini bilmeyiz. Öldükten sonra, ardından methiyeler düzerek onu anlatmaya çalışırız. Oysa insanın kıymeti hayatta iken bilinip, takdir edilemez mi?
İnsanların iyi hasletlerini ifade etmekten kaçınmak, galiba biraz kıskançlıktan kaynaklanır.
Hayatta olan insanları yazmam ile ilgili okurlarda farklı algılara sebep olabileceği için yazma gereğini hissettim. Konuya açıklık getirmen gerekirse; Sivrihisar’ı candan ve gönülden seven, ortaya eserler koyan, tanıtımında, iş hayatında, eğitimde, sporda ve değişik konularda Sivrihisar olgusunu ön planda tutan, hatta içine de Sivrihisar sevgisini katan insanları sağlığında yazmak, sevgi ve saygıyla anmak içindir.
Bu insanlar bizim için çok büyük değer ve yaşayan tarihtir. Değerleri kaybetmeden, onların hakkını teslim etmeliyiz. Hayata gözlerini kapadıktan sonra arkasından methiye düzmek “sahtecilik” olur. Sağ iken yazmak ta “yalakalık” olur dediğinizi de duyar gibiyim. Eğer haklarında yazı yazdığım insanlardan bir beklentim olursa bu düşüncenize katılırım. Arkalarından konuşmuyorum yüzlerine açıkça söylüyorum. Bunu söyleyerek ne yalakalık ne de iki yüzlülükte yapmıyorum. Ne biliyor ne düşünüyorsam onu satırlara döküyorum. Eğer çizgimizden sapma olur ve öldükten sonra arkasından dedikodu yaparsak ona da ne denir, siz okurların takdirine bırakıyorum.
Sahip olduklarımızın “KIYMETİNİ BİLMEK VE ANLAMAK İÇİN İLLÂ ONLARIN ELİMİZDEN ÇIKMASI VE ONLARI KAYBETMEMİZ Mİ GEREKİR? Sağ iken kıymet bilmezseniz, kaybolduğunda her gün arar dururuz. Ama bulamayız.
Başarılı İnsanların Yaşarken Ödüllendirilmesinin Onları Yüreklendirdiği, Üzerindeki Yükleri Hafiflettiği, motivasyonlarını güçlendirdiği ve sorumluluklarının artarak işine dahi iyi konsantre oldukları çok açıktır. Kısaca" İnsanları Yüreklendirmek İçin Yaşarken Anmalı, Ödüllendirilmelidir".
Hz Ali" İnsanlar yaşarken uyur, ölürken uyanırlar”.demiştir. Bazı insanlar yaşarken veya öldüklerinde insanlara ve insanlığa çok şey verirler. İnsan yaşarken bu vefa gösterilirse büyük bir servet kazanmışçasına mutlu olur. Vefayı sağlığında görmeyenler öldükten sonra ne kadar göklere çıkarılırsa çıkarılsın kimselere faydası yoktur.
Yaşam o kısa ki, göz açıp kapayıncaya kadar ömür bitiyor. Mevlana “Her insan Dünya’nın penceresinde şöyle bir bakar ve geçer.” demiştir. Çevremizdeki insanlara her an kaybedecekmiş gibi itina ile davranırsak veya biz onlara her an veda edecekmiş gibi düşünürsek, kalp de kırmayız o zaman. Keşke, keşke… dememek için hep bu düşüncelerle dolu olursak, daha sevgi dolu oluruz.Yoksa zamansız bir ölüm bizleri birbirimizden her an ayırabilir.
“Vefa” en çok insanlar yaşarken onlara gösterilmesi gereken ilgi, sevgi, dostluk, gerekirse iyilik, yardım gibi kavramlarla dile getirebileceğimiz, gayet insani bir duygunun adıdır.
Yanı başımızdaki değerleri, cevherleri bırakın takdir etmeyi, kimi zaman onların farkına bile varamıyoruz. Komşunun tavuğuna bakıp elimizdeki kazı civcivleştirmenin kime ne faydası olabilir ki? “Kör ölür, badem gözlü, kel ölür sırma saçlı olurmuş” Bir türlü hak ettiği değeri vermediğimiz insanımız bizden ayrılınca yahut bir şekilde onu kaybedince mi “badem gözlü, sırma saçlı” olduğunu idrak edeceğiz… Yitirdikten sonra badem gözlü olmasını istemek niye? Önemli olan onlar yaşıyorken, yanımızdayken, bizimleyken sahip çıkmak, çıkabilmektir. Yoksa kaybedilenlerin sahiplenilmeye ihtiyaçları yoktur!
Ölmeden önce hayatın, hastalıktan önce sıhhatin, ihtiyarlıktan evvel gençliğin, fakirlikten evvel zenginliğin, tutsaklıktan önce hürriyetin kıymetini bilmeliyiz… Hem de çok geç olmadan… Bir gün yitirdiklerimizin ardından yanmaya bile vaktimiz olmaya bilir!
SAYGILARIMLA