KAFAMDA BİR TUHAFLIK VAR
KAFAMDA BİR TUHAFLIK VAR
Sanatın gücü bir başkadır. Kimse bu gücü tartışamaz. Hani bir söz vardır ya; “milletvekili, bakan, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz ama sanatçı olmazsınız” diye. Bir kez daha bu sözün doğruluğuna değil sözün yüceliğine inandım.
Ülkede sanatçı olmak, yaptığın sanatı insanlara beğendirmek kadar zor bir iş bilmiyorum.
İşin kalitesine değil senin kimliğine bakar insanlar.
Orhan Pamuk zor kabullendiğimiz yazarlardan birisidir. Kitaplarına, kendisine ülke olarak mesafeli durduk, önyargılı davrandık, hep bir eksiğini aradık.
Kitaplarını okumamak, görmezden gelmek, değersiz saymak için çok direndik.
Kitaplarından daha çok kişiliği üzeride durduk. Aldığı Nobel ödülünü yok saydık. Sevincine ortak olmadık.
Ermeni Meselesine bakışını çok yadırgadık. Ülkemize yapılmış bir ihanet olarak gördük.
Orhan Pamuk, “sen yoksun, seni yok sayıyoruz” dememize karşın, yılmadan yazmaya devam etti.
Yılmadı, bıkmadı, pes etmedi. Hep üretti.
Yazmak böyle bir şeydir.
Yazmanın temel mantığı; düşüncelerini yazma yoluyla ifade edebilme yoludur. Bir dışa vurum kanalıdır. Yüreğin yansımasıdır.
Yazarların beğenilme kaygısı çok fazla olmaz. Başkaları beğensin diye yazmaz. Konu yüreğinde derinlik oluşturur, yazıya dökme ihtiyacı duyar, süreç edebi esere dönüşür.
“Kafamda bir tuhaflık var” eseri, bu duygularla yazılmış, güzel bir eserdir.
Kitap, edebi anlamda iyi olması yanında anlatılan dönemin toplumsal, ekonomik ve siyasi sürecini çok iyi yansıttığı için de başarılırdır.
Orhan Pamuk ciddi anlamda büyük bir yazardır.
Romanda anlattığı süreçleri kendisinin birebir yaşamamış olması, dinlediği veya duyduğu bir olayı çok iyi bir şekilde edebi esere dönüştürmesi yazarın edebi anlamda büyük bir başarısıdır.
Birçok yazar yaşadığı konuları yazar.
Yaşadıklarını yazmak, duygularını yazıya dökmek hem kolaydır hem de iyi eserler vermek için uygun koşuldur.
Yazarlıkta şairlik gibidir.
Duygusuz roman, hikâye, anı yazılmaz.
Orhan Pamuk’un dinlediği veya anlatıcıların anlatımı üzerinden yazdığı eserlerde bu kadar başarılı olması; onun dilinin çok güçlü olduğunu gösterir.
“Kafamda Bir Tuhaflık Var” romanı, yaşanan dönem itibarı ile biran gözümün önüne geldi. O dönemi sanki yaşadım. Konya’nın Beyşehir ilçesinin Gümüşdere köyünden İstanbul’a yolculuk yaptım. Bozacının yaşamını, hayata bakışını hissettim. O anlar bozacı oldum. Kürtleri, Türkleri, azınlıklar ve yaşanan kavgaları yaşadım. Devletin iskân politikasını öğrendim. Gecekondudan, şehirleşmeye uzanan süreci gözlemledim. Siyasal süreçlerin tanığı oldum. Bazen kızdım, bazen üzüldüm, bazen de güldüm.
Orhan Pamuk’un büyük bir yazar olduğunu “kafamda bir tuhaflık var” kitabını okuyarak öğrendim.