ZORLUKLARI AŞMAK İÇİN
Sevgili kardeşlerim,
Bir yerden diğer bir yere giderken yolunuz eğer bir dağa rastlamışsa, o dağı nasıl geçeceğini iyice düşündünüz mü?
Burada dağ, bir engeldir, bir zorluktur, bir sarp (dik) yokuştur…
Dağa tırmanırken, acaba dağın eğimini ne kadardır, biliyor musunuz?
Öyle ya çok dik bir dağa tırmanmak belki de mümkün olmayacaktır.
Belki dağcı olunmalıdır ki o dağı, elinde “dağcı çekiçleri” ile beline doladığı “kalın iplerle” her kulaçta yeni bir emniyet çivisini dağa takarak kendinizi emniyete almalısınız ki ancak dağa tırmana bilesiniz.
Her dağın yamaçlarında sık ağaçlı ormanlar olur.
Bu ormanlarda yaşayan yırtıcı hayvanlar bulunabilir.
Yırtıcı hayvanlara yem olmadan bu dağ nasıl aşılacaktır?
Sonra bu adamın yoluna dik uçurumlar (yar) çıkabilir.
Bu uçurumlar emniyetli bir şekilde geçilmeden dağın zirvesine ulaşmak mümkün olmayabilir.
Haydi, bütün bu tehlikeli yerleri aştık diyelim. Bir de bu dağın arkasından aşağıya inmek gerekecektir.
DAĞCIYA NELER LAZIM
Dağa tırmanmaya hazırlanan bir adama önce bir pusula lazım. Değil mi kardeşlerim.
Gideceği yolun istikametini tespit etsin de yanlış yönlere giderek yolunu kaybetmesin.
Sonra bir de harita lazım.
Haritada dağın ve ormanın emniyetli yerler ile tehlikeli yerleri işaretlenmiş olmalıdır.
Yol boyunca haritaya bakan bir insan, tehlikeli yerlerden uzaklaşsın, emniyetli yol güzergâhını (ulaşacağı yere onu götürecek yollar) takip etsin.
Salimen (sağ salim) varacağı yere ulaşmasını sağlayacak bir şeye daha ihtiyacı vardır bu adamın... Kendisine yol gösterecek bir rehbere…
Rehber, uzun yıllar bu işi yapmış, dağın ve ormanın bütün tehlikeli ve emniyetli yerlerini bilen bir insandır. O aynı zamanda haritayı da çok güzel okuyabilen ve yol gösterdiği adamı bütün sıkıntılardan kurtaran bir “güngörmüş (tecrübeli)” bir adamdır.
Pek tabii çantalarında yol buyunca yiyecekleri azıkları, içecekleri suları, uzun bir yolculuk için “uyku tulumları” da bulunmalıdır.
Sevgili kardeşlerim,
İster yolculuğumuz böyle engebeli (inişli çıkışlı) yerlerde geçiyor olsun, isterse hayat boyunca karşılaşacağımız her türlü maddi ve manevi zorluklar olsun… Hepsini de aynı metotlarla yenebiliriz.
Atalarımız bu metodu; “Büyük sözü dinleyen, yüce dağlar aşmış” diyerek tanımlamışlardır.
Kendi “kafasının doğrultusuna giden…” bir insan da her zaman ve her işinde başarısızlığa uğrayacaktır. İşte bu olayı anlatmak için de; “Dinlemeyen de düz yolda şaşmış…” diye eklemişlerdir.
Sevgili kardeşlerim,
Yukarıda verdiğim örneği hayatımızın her safhasına uygularsak bizi dünya ve ahiretin her türlü zorluklarından kurtaracak bu yola (din) yani İslamiyet denir.
Karanlık ormanlar, dik yokuşlar ve yırtıcı hayvanlar, hayatta karşılaştığımız zorluklardır.
Harita, Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerimdir. İçinde emniyetli davranışlar ile tehlikeli davranışlar belirtilmiştir.
Rehber, Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) dir. Sünnetleri ve Hadis-i Şerifleriyle her an önümüzü aydınlatmaktadır.
Pusula, aklımızdır. “Zira aklı olmayanın dini de yoktur”
Harita ve rehberin ifadelerini (söylemlerini) anlayarak uygulamak bizlere kalmaktadır.
Uzun ve geri dönüşü olmayan hayat yolunda yiyecek ve içeceklerimiz, ibadetlerimizdir. (namaz, oruç, sadaka, hac…)
Büyük sözü dinleyenin yüce dağları aşması ve sonuçta hedefe varması nasıl mümkünse, Peygamberin sözlerini dinleyenlerin de içinde, ebedi (sonsuz) kalacağı Cennete girmesi mümkündür.
Ya söz dinlemeyenler…
Orasını ne ben söyleyeyim, ne de siz dinleyin…
Tamam, mı sevgili kardeşlerim.
Nevzat Ağabey