Eskişehir'deki lüle taşı dükkânlarında heykeltıraşların yaptıklarını
andıran insan figürleri ve çeşitli insan yüzlerinin bulunduğu pipolara
rastlıyorsunuz. Neden bu kadar çok pipo yapıldığını merak edenlere
ise şöyle bir yanıt var; lületaşı kururken nem ve gazın içindeki
artıkları
LÜLETAŞI İŞLEMECİLİĞİ
Eskişehir’deki lüle taşı dükkânlarında heykeltıraşların yaptıklarını
andıran insan figürleri ve çeşitli insan yüzlerinin bulunduğu pipolara
rastlıyorsunuz. Neden bu kadar çok pipo yapıldığını merak edenlere
ise şöyle bir yanıt var; lületaşı kururken nem ve gazın içindeki
artıkları bünyesinde tutma özelliği olduğu için çok uygun bir pipo
malzemesi. Ama sadece pipo değil, satranç takımı, bilezik, kolye,
küpe, hayvan figürleri, mektup açacağı ve çeşitli süs eşyaları olarak
da kullanılıyor. Bizim beyaz altın adını verdiğimiz lüle taşının
adı Türkiye sınırları dışına çıktığınızda Meerschaum olarak değişiyor.
ALPU GÜMÜŞ SAVAT İŞLEMECİLİĞİ
Türkiye’de gümüş savat işlemeciliği Van ve Alpu’da yapılmaktadır.
Savat, gümüş işlemeciliğinde bir süsleme sanatıdır. Savat ustası
tasarladığı şekli, sanatını koyacağı gümüş eşyanın üstüne kurşun
veya sabit kalemle çizer. Çizilen taslağın üstüne usta, çelik uçlu
kılcal kalemle büyük bir titizlikle ince kanallar açar. Bir ölçü
gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve biraz da kükürt, 750
derecelik ısıda karıştırılarak savat adı verilen alaşım elde edilir.
Ancak her savat ustasının kendine has bir ölçüsü olduğu söylenmektedir.
Daha sonra savat soğumaya bırakılır. Soğuyan kütle toz haline gelinceye
kadar önce örs üzerinde, daha sonra havanda dövülür. Elde edilen
savat, gümüş eşya üzerinde daha önce açılmış olan kılcal kanallara
iki yolla sürülür. Ya yemeğe tuz eker gibi serpilir ya da boraks
ile sulandırılarak çamur haline getirilen savat, boşluklara sıvanarak
doldurulur. Sonraki aşamada mangal ateşine tutulur. Isının etkisiyle
tekrar eriyen savat, boşluklara iyice nüfuz eder. Bu aşamadan sonra
soğuması için bekletilen savat, cilalanarak kullanıma hazır hale
gelir. İyi savat, her geçen gün daha fazla parlar.
SİVRİHİSAR CEBESİ ve İNCİLİ KÜPE İŞLEMECİLİĞİ
Bugün, geçmişlerinden gelen tarihi zenginlik ve kullandıkları işleme
teknikleri bakımından önemli kuyum merkezlerinden birisi de Eskişehir.
Eskişehir’de ilk göze çarpan teknik ‘cebe’. Sivrihisar ile birlikte
anılan göz alıcı ‘cebe’nin temelini, altın teller oluşturuyor ve
takılar tıpkı halı yapar gibi tezgâhlarda örülüyor. ‘İncili küpe’
de kentin klasiği. Hıristiyan geleneklerine dayanan küpenin orijinali,
İsa ve 12 havarisine gönderme olarak 12 inciden üretiliyor. Ancak
küpenin şimdiki örneklerine baktığımızda on ikiden az incinin kullanıldığını
görüyoruz. Böylece küpeler daha ucuza mal ediliyor. Sivrihisar’ın
1800’lü yıllardan bugüne taşıdığı cebe ve incili küpeler, günümüz
gelinlerinin de ilk hediyeleri arasında yer alıyor. Ermeni ustaların
elinden çıkma Sivrihisar cebesiyle incili küpeleri, düğünlerin olmazsa
olmazıymış. O yıllarda gelinlere çifter çifter takılan cebeler,
yörede yetişen kuyumcuların özeniyle günümüze kadar ulaşmış. Bu
eşsiz takılar, tamamı 22 ayar saf altın tel örgüsünden yapılır.
Geleneksel olarak, bir çift cebeyi, bir çift incili küpeyi düğünlerde
gelinlere hediye ederler. Günümüz şartlarında eskisi kadar yaygın
olmasa da, bu gelenek yine devam ediyor. Türkiye’nin başka hiçbir
yerinde olamayan takılardır bunlar.
SARKA İŞLEMECİLİĞİ
Sarka, ağır işli bir cepken modelidir. Kadife üzerine tamamen sim,
boncuk, sırma ve pullarla işlenir. Altın sim şerit koparılmadan,
dolandırılarak desenler oluşturuluyor. Motif, renk ve işleniş açısından
farklılık gösteren sarka işlemeciliği İnönü ve Sivrihisar ilçelerinde
yaygındır.
|