Ana okulları bazı çocuklar için kriz nedeni olabilir ve bütün krizler
de acı vericidir. Kriz gelişmenin bir parçasıdır. Ayrıca, aşağıda
göreceğimiz gibi, çocukların bu sınavı acı çekmeden ya da az bir
acıyla atlatabilmesi için anne babaların alabilecekleri bazı önlemler
de vardır:
Çocuğunuzu ana okuluna kademeli olarak alıştırın. Örneğin, ilk
haftalar, haftanın yalnız üç, dört günü okula götürün. Akşamın dördüne
kadar orada bırakacağınıza, okul yönetimi izin verirse, öğleyin
alıp eve getirin, çocuğu alma işini bakıcı ya da başkasına yük-emeyip
bu işi kendiniz yapın. Çocuk bu önleme giderek daha az gereksinme
duyacak, sabahtan akşama kadar hoşnutlukla ana okulunda kalacak
ve herhangi bir sorun çıkmayacaktır. Ama başlangıçta katı davranmayıp
biraz anlayış ve sabır göstermek gerekir.
Çocuğunuzu ana okuluna gönderdiğinizde başınızdan "savdığınızı"
düşünerek kendinizi "suçlu" hissetmeyin. Gitmek hakkı
olduğu için yolladınız... Kendinizi suçlarsanız, bunu er geç çocuğunuza
da yansıtırsanız. Gerçekle uzaktan, yakından hiçbir ilişki olmadığı
halde kendinizi suçlu bulduğunuzu gören çocuk terkedildiğini sanacaktır.
Çocuğunuzu ana okuluna hazırlayın. Nasıl mı? Bağımsızlığını teşvik
ederek, her yaptığını gözlemeyerek, aşırı ilgiyle canını sıkmayarak
her şeyi kendiniz yaparak kişisel girişimlerini engellemeyerek...
özgürce hareket etmesine, bazı sınırlar içinde kendi kendisiyle
ilgilenmesine izin verilen bir çocuk, yeni serüvene istekle atılacaktır.
Okula başlamadan önce, çocuğu okula görmeye götürün. Mümkünse ona
odaları, bahçeyi, oyuncakları gösterin ve eğitici ya da öğretmenle
tanıştırın. Bu önlemler, yeni ortama kolayca alışmasını ve evden
uzaklaşması olayını daha az yadırgamasını sağlayacaktır.
Ana okuluna başlaması sizi kaygılandırmasın. Onu üzgün ve solgun
bir yüzle, yaşlı gözlerle uğurlarsanız, kendini işkenceye gider
gibi hissedecek, ana okuluna da o gözle bakmaktan kendini alamayacaktır.
Bazı anne babalar, okulu çocuğa tehdit dolu cümlelerle "müjdelerler!"
Bak, gör, Seni nasıl adam edecekler!", "artık yaramazlığa
paydos! Orada mum gibi olacaksın! , Okulda aklına eseni yapmaya
kalkışırsan, vay haline!" v.s. Çocuğun okulu istememesinin
kökeninde çoğu kez bu tür tehditler yatmaktadır. Oysa okul bir hapishane
değildir, olmamalıdır. Okula gidebilmek, çocuk için bir armağan,
bir avantajdır. Bunu bilmesi gerek!
Ana okuluna bir uzmanlaşma kursu gözüyle bakmayın. Ana okulu çocuklara
okuma, yazma öğretmek için değil, bir arada yaşamayı, "işbirliği"
kısacası toplumsal yaşamı tanıtmak ve göstermek amacıyla kurulmuştur.
Okuma yazmayı çocuk isterse kendi başına da öğrenir. Ana okulu döneminde
okuma-yazma öğrenmek istemiyorsa, kesinlikle zor¬amamak gerekir.
Pısırıklığını ya da pasifliğini yüzüne vurmayın, utangaç bir çocuğa
yapılacak en büyük kötülük.utangaçlığının bir kusurya da daha kötüsü
bir suç olduğuna onu inandırmaktır, çekingenlik, utangaçlık da bir
karakter özelliğidir, utangaç bir çocuk, bir kusurmuş gibi ikide
bir başına kakılmadığı taktirde, zamanla bu özelliğini yenebilir.
Ama aksi bir yaklaşım söz konusu olduğunda, utangaçlık yaşam boyu
yerleşebilir.
Okul deneyiminin başlarında çocuğa kısa tatil süreleri tanıyabilirsiniz.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da abartmaya kaçmamak koşuluyla,
çocuk üç gün ana okuluna gider sonra on beş gün evde oturursa, hiç
gitmemiş gibi, uyum sağlamak zorunda kalacaktır. Bu nedenle tatil
mümkün olduğu kadar kısa tutulmalıdır.
Çocuğunuzun eğitmeni veya öğretmeniyle dostça bir ilişki sürdürün.
Biraz kıskanç olan annelere şu noktayı anımsatmakta fayda var, öğretmen
çocuğunuzu elinizden almaya çalışan bir düşmanınız değil, sizinle
işbirliği içine giren değerli bir yardımcıdır. Yetişkinlerin dünyasına
ilk adımlarını attığı şu dönemde, çocuğunuzun sizden başkasına da
gereksinmesi olacaktır, o "başkası" da öğretmendir. Bu
fikre kendinizi alıştırıp öğretmen ya da eğitmenle işbirliği yapmalısınız.
Çocuğunuzun ana okuluna karşı olumsuz tepkilerini hoş karşılayın.
Okul ortamının çocukta küçük hayâl kırıklıklarına, hoşnutsuzluklara
ve huysuzluklara neden olması kaçınılmazdır. Her istemini yerine
getirmeye koşan anne baba artık yanında olmadığı gibi, arkadaşlarının,
eğitmenlerinin varlığı onu dikkate değer bir irade kontrolüne, yani
çabaya zorlayacaktır. Bu nedenle çocuk eve döndüğünde çoğu kez,
adeta küçük bir canavar kesilmektedir. Arkadaşlarından küfürler
öğrenip bunları evde size ve kardeşlerine karşı silah olarak kullanması
da olasıdır. Fazla üzerinde durmayın. "Yasaklanmış" kelimelerin
kullanımı çocuğa bir konuşma özgürlüğü sağlamaktadır. Bunda olağan
dışı bir şey yoktur. Küfürlerle geleneksel yollarla savaşmanın pek
yararlı olacağını sanmayın, cezalandırmak çocukta şöyle bir düşüncenin
yer etmesine yol açar: "O kelimeleri kullanmama engel olmaya
çalıştıklarına göre, etkin bir silah olmalı." Dolayısıyla da
bu silahı kullanmayı sürdürür, çocuk aslında, o çirkin kelimeleri
kullanmaya meraklı değildir. Kimse üzerinde durmazsa, unutur. Başkalarını
öğrenir, onları da unutur, sonuç olarak da evde konuşulduğu biçimde
konuşur, yani anne babasının konuşmasını kendisine örnek alır.